Bırakın topluluk önünde özgüven ile konuşabilme, diksiyon, hitabet sanatını, ne işyerinde ne de işimiz olan bir kurumda nedense dilsiz oluyoruz, konuşamıyoruz.
Aslında, konuşma ve beden dilimiz sayesinde yaşantımıza yön verebiliriz.
Yaşamı bir sunum sahnesi olarak kabul edersek, iletmek istediklerimizi verimli bir biçimde sunmamız sayesinde, geri dönüşün o kadar sağlıklı olacağını bilmemiz gerekir.
Eğitim alanlar için, ‘katılımcılara özgüveni kuvvetli, iyi bir konuşmacı olmanın farkındalığı hakkında bilgilendirme yapılacaktır.’ Deniliyor.
Tabii bu işte de para var.
ÖĞRETİLENLER
Peki ne öğretiyorlar, cebimizden dünyanın parasını alanlar.
Merak ettim, eğitimin içeriğini inceledim:
İddia şöyle:
Sunumun olmazsa olmazları, Diksiyon nedir? Etkili Konuşmak İçin gerekli yetenek ve yetkinlikler, Konuşmada gözlerin önemi, Konuşmada ellerin önemi, Konuşmanın anahtarı: Ses, Konuşmaya hazırlık, Konuşmanın planlaması, Katılımcıların analizi, Katılımcılar nelere dikkat eder? Konuşma öncesi 1. ve 2. hazırlık devreleri…
Meğer neler neler öğretiyorlarmış, ne kadar çok eksiğimiz ve hatamız varmış.
Öyle ki, gözlerimizden tutun da ellerimize ve hatta duruşumuza kadar!
HEDEF KİTLE
Peki ‘Hedef Kitle’ dedikleri, meraklı ‘Sazan’ olarak gördükleri kimler?
Bunu da şöyle açıklıyorlar:
‘Öz güven eksikliğini aşmak isteyen ve kendini doğru bir şekilde ifade etmek isteyen katılımcılar.’
Peki bize bunları ne kadar sürede anlatıp, öğretecekler?
Günler aylar sürmeyecek, sadece iki buçuk saat yeterli…
Ama iyi para alanlar bu iki buçuk saati uzatıyorlar…
Günlere bölüyorlar…
Parayı ödeyenler de, böylece daha mutlu oluyorlar, yaptıkları ödemenin karşılığını aldıklarını sanıyorlar.
Gençler de kendilerini ‘spiker’ yapıp hemen televizyon yıldızı yapacaklarını sanıyorlar.
Ne de olsa ‘eğitimliler’ değil mi?
Ben merak ediyorum:
AH ŞU ÖĞRETMENLERİMİZ
Acaba öğretmenlerimiz ne yapıyorlar?
Konuşma ve yazmayı öğretmiyorlar mı?
Özgüveni vermiyorlar mı?
Yukarıda yazdıklarımın bir fazlasını vermeleri gerektiğini bilmiyorlar mı?
Eğitim sistemimize, maaşını ve geçimini düşünen öğretmenler için de fazla laf etmek istemiyorum.
Ama ne olursa olsun yavrularımıza, geçlerimize hizmeti yapamayan kim olursa, ne olursa olsun lanetliyorum…
AŞIK OLUNACAK GÜZELLİKTE
Çok kaçakçı duydum ve biliyorum ama ‘cebinde 100’den fazla canlı yılan taşıyan adam gümrükte yakalandı!’ haberi beni şaşırttı.
Herhalde çok insan gibi bırakın yılanın kendisinden, adı geçince bile ürperen biri olarak ilgimi çekti.
Şunu da belirteyim:
Belki 25 yıl kadar önce, Urla’da eski eserlerden tutun da artistliği ve yönetmenliği olan Savuş Usta’nın Urla Atatürk Mahallesi’ndeki evinin bahçesinde bir metre kadar uzunluğunda sanki gökkuşağı renklerini vücudunda, cildinde taşıyan bir yılan gördüm.
İnanılacak gibi değildi!
Sanki yılan güzeli!
2-3 metre uzağımdaki duvar dibinde süzülerek yılanı görünce kaçacağıma hayran hayran izledik.
O güzelliği unutamıyorum…