Bana sorarsanız okumak kadar güzel bir olay yoktur.
Bana ilk kitabım hediye edildiğinde sanırım dört ya da beş yaşındaydım. O zamanlar anne babamın arkadaşları olan kişi benim İngilizce öğrenmemi destekliyor olacaktı ki İngilizce alfabesinin harfleriyle başlayan hayvan isimlerinin bulunduğu bir kitaptı. Hiçbir şey öğrenmediysem, hala unutmadığım bir sürü hayvan ismi öğrenmiştim. Ama ilk gerçek romanımı aile dostumuz Semra Teyzem hediye etmişti. Tom Sawyer’ın Maceraları…
Nasıl büyük bir heyecanla okuduğumu hatırlıyorum. Mark Twain'in 1876 yılında yayınlanan eseri olan kitapta Tom Sawyer ile arkadaşı Huckleberry Finn'in Mississippi'de birbirinden heyecanlı macera yaşıyorlardı.
İlk sinema maceram ise İstanbul Anadolu yakasında, Kadıköy’ün Bahariye Caddesinde mukim, şimdileri tekrar Opera binasına dönüşmüş olan Süreyya Sineması’ndaydı. Yine dört ya da beş yaşlarında ailecek gitmiş olduğumuz filmin ne olduğunu maalesef hiç hatırlamıyorum. Aklımda kalan, kuzinimin de yanımızda olduğu ve ailecek locadan filmi izlediğimiz. Anlatıldığına göre, film başlamadan önce kuzinimle gazozu önce kim bitirecek yarışına girmişiz. Ve benden iki yaş büyük olan kuzinimin bana uzattığı boş Elvan gazozu şişesini gören ben, elimdeki şişeyi locanın balkonundan aşağı boca ederek, parterde oturanlara gazoz banyosu yaptırmıştım. Allahtan aşağıda en çok ıslanan kişi babamın arkadaşı çıkmış da ben de durumdan, ceza almadan sadece bir azarla kurtarmışım.
İlk gittiğim filmi hatırlamasam da, ilk gittiğim sinema binasının tarihini kitaplardan öğrenme şansını elde ettim. Bahse konu Süreyya Sineması’nın öyküsü İstanbul’un işgal altında olduğu günlere uzanıyor. Darüşşafaka Derneği, 1922 yılında Kadıköy’de Eğitim Bakanlığı'nın okullara ödenek vermemesi nedeniyle kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalan okulların yararına bugün Rexx Sineması olan Apollon Tiyatrosu’nda büyük bir müsamere düzenlemek ister. Ancak kilisenin Süreyya İlmen'den yüklü bir para istemesi üzerine onuru kırılan Süreyya İlmen Kadıköy'e modern bir sinema ve tiyatro binası yapmaya karar verir.
Süreyya İlmen’in, 1924 yılında başlattığı Süreyya Opereti’nin inşaatı 1927 yılında biter ve operet, 6 Mart 1927’de görkemli bir galayla Kadıköylü sanatseverlere kapılarını açar. 1950’ler den sonra bina artık daha popüler olan sinema sanatına yönelir. 2007 yılında Kadıköy Belediyesinin çabaları Süreyya Binası, Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası olarak 27 Ekim 2007 tarihinde Ahmed Adnan Saygun'un Yunus Emre Oratoryosu ile kapılarını bir kez daha sanata, sanatçıya ve sanatseverlere açar. Böylece 80 yıl aradan Süreyya İlmen Paşa'nın “Kadıköy'de Opera” hayali gerçekleştirilmiş olur. Ben kitap okumayı da film izlemeyi de hep çok sevdim. İlerleyen yaşımda hem okuduklarımdan hem öğrendiklerimden şunu çıkarttım; iyi bir kurgu yazarı, kitabını yazarken betimlemelerini öyle hassas bir şekilde yapar ki okuyucunun kelimelerin arasındaki boşluklarda hayal kurmasına izin verir. Ve kitap, yazarın kelimeleri içinde yüzen okurun hayal gücüne göre şekil değiştirebilir.
Yani, bugün okuduğunuz bir kitap, size deneyimleriniz, öğrendikleriniz, yaşadıklarınız sayesinde yarın farklı gelebilir. Bununla beraber sinema Size yönetmenin hayal gücünü aktarır. Senaryoyu veya bir kitabı onun gözünden izlersiniz. Bu nedenledir ki okumuş olduğunuz bir kitabın filmini izlediğinizde kitaptan almış olduğunuz keyfi tam olarak alamazsınız çünkü kelimelerin arasındaki boşluklar Sizin hayal etmiş olduğunuz gibi doldurulmamıştır. Sakın bundan, kitap iyidir, sinema kötüdür şeklinde bir yorum yaptığım düşünülmesin. Sinema, sizi yepyeni yerlere götürür, hiç görmediğiniz ülkeleri, şehirleri, mekanları gözünüzle görme imkânı tanır. Bu nedenle sinemanın gücü de bambaşkadır.
Her sanatın gücünün bir diğerinden farklı olduğu gibi. Benim diyeceğim, televizyon kanallarında bizleri kendine esir eden şu dizilerden biraz sıyrılarak, kitap raflarımızı gözden geçirip, alıp da okumayı ertelediğimiz kitaplarımıza bir göz atmamız.
Kim bilir, belki hayal gücümüz sandığımızdan daha güçlüdür.
Sağlıkla ve Sevgiyle Kalın,