Son günlerde İran ile İsrail arasındaki gerilim dünya gündemini meşgul ederken, Gazze’deki insanlık dramı neredeyse unutuldu. Ortadoğu’nun bu iki önemli aktörü arasında yaşanan gerginlik, adeta Gazze’deki vahşeti görünmez kılmak için bir sis perdesi gibi işliyor. Oysa orada hâlâ her gün insanlar ölüyor, bir halk hayatta kalma mücadelesi veriyor.
GAZZE: GÖZ GÖRE
GÖRE BİR FELAKET
Gazze’de artık yaşanacak bir hayat kalmadı. İsrail’in "arz-ı mevud" hedefiyle yürüttüğü saldırılar, bölgeyi tam anlamıyla yakıp yıkıyor. Altyapı çöktü, hastaneler çalışamaz hale geldi, elektrik yok, su yok, gıda yok. En temel ihtiyaçlara bile ulaşamayan bir toplumdan söz ediyoruz. Bu tablo karşısında İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan tavrı, sadece Filistin’i değil, insanlık vicdanını da yaralıyor.
Dünya ise büyük ölçüde sessiz. İsrail, güvenlik bahanesiyle Gazze’yi abluka altında tutmaya devam ediyor. Her gün biraz daha izole edilen bu küçük toprak parçası, dünyanın gözleri önünde adım adım yok ediliyor.
TÜRKİYE’NİN İNSANİ VE
DİPLOMATİK MÜCADELESİ
Bu karanlık tablo karşısında Türkiye, hem sahada hem de diplomasi masasında yoğun çaba harcıyor. Sahra hastaneleri kuruyor, gıda ve ilaç yardımları ulaştırıyor, diplomatik temaslarını sürdürüyor. Türkiye’nin çabaları sadece bir yardım faaliyeti değil; aynı zamanda insanlığa ve barışa verilen güçlü bir mesaj niteliğinde.
Cumhurbaşkanı ve ilgili bakanlıklarca yürütülen çalışmalar, Türkiye'nin adil duruşunu ortaya koyarken, bölge halkına da umut aşılıyor. Türkiye, bölgedeki diğer aktörler için de insani diplomasi konusunda örnek bir rol oynuyor.
PKK VE UZANTILARI:
BELİRSİZLİK SÜRÜYOR
Türkiye’nin bir diğer gündemi ise yıllardır süren terörle mücadele. PKK zaman zaman silah bırakma sinyalleri verse de, Suriye’deki uzantıları PYD/YPG Türkiye’nin güvenlik kaygılarını artıran bir çizgide ilerliyor. Özellikle ABD’nin desteğiyle bölgede güç kazanan bu yapılar, barış sürecine zarar veriyor.
PKK’nın bazı yerel grupları zaman zaman ateşkese yakın açıklamalar yapsa da, PYD/YPG’nin Türkiye sınırına yakın bölgelerde askeri varlığını artırması, tabloyu karmaşıklaştırıyor. Türkiye bu tehdidi sadece sözle değil, gerektiğinde diplomasi ve askeri güçle karşılamaya devam ediyor.
YUNANİSTAN VE DOĞU
AKDENİZ’DEKİ TEHDİTLER
Güvenlik yalnızca güneydeki sınırlarla sınırlı değil. Ege ve Doğu Akdeniz’de, özellikle Yunanistan’ın silahlanma hamleleri dikkat çekiyor. Doğu Trakya’ya yakın bölgelerde, NATO ve AB destekli tatbikatlar Türkiye açısından ciddi bir tehdit olarak görülüyor. Türkiye’nin çevresi giderek daralıyor; bu da güvenlik politikalarında sürekli teyakkuzu zorunlu kılıyor.
SESSİZLİK SUÇ ORTAKLIĞIDIR
İran-İsrail gerginliği sadece bu iki ülkeyi değil, tüm bölgeyi etkileyebilir. Yeni göç dalgaları, ekonomik krizler, güvenlik sorunları kapıda. Savaş, sadece mermilerle değil, açlıkla, yoksullukla, çaresizlikle de vuruyor.
Gazze’de yaşananlar artık sadece bir Filistin meselesi değil; küresel vicdanın sınandığı bir nokta. Sessiz kalmak, bu suça ortak olmaktır. Hz. Muhammed’in “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” sözü bugün her zamankinden daha güncel. Bu ateşten gömlek sadece Filistin’in değil, tüm insanlığın sırtına yüklenmiş durumda. Ya birlikte söndürürüz bu yangını, ya da hepimiz bir gün o gömleğin içine düşeriz.