Hepimiz biliyoruz ki, bir süredir “ahali”nin günlük yaşamında değişmeyen, değiştirilemeyen tek gündem; enflasyon, pahalılık ve geçim derdi. Toplumda açlık sınırının altındaki gelirle yaşamını idame ettirmek durumunda olanlar da malumunuz. Hatta, belki şu anda siz de onlardan birisiniz.
Altılı masa ile ilgili gelişmeler de medya gündeminin ilk sırasında yer alıyor. Eee tabii, ihtimal hesaplarının gerilim yarattığı bir seçim ikliminde, masanın envai çeşit spekülasyonların hedefi olması da olağandır. Bir de en çok şu sorular dillendiriliyor; “Aday kim olacak?”
Diğer soru da; “Farklı görüşlere sahip partiler” masada nasıl anlaşıp uzlaşabilecekler?
Kemal Kılıçdaroğlu”nun yapmış olduğu açıklamalar, altılı masanın ittifak protokolü istikametinde hayli yol kat ederek, kendi içinde demokratik anlamda bir tasnifin kabul görmüş olduğuna işaret ediyor. Yani masa artık pozisyonunu netleştirmiş ve seçime odaklanmış görünüyor.
Bilindiği gibi, katılımcı çoğulcu demokrasi bir kural rejimi, teamüller esası teşkil ediyor. Muhtemel adayın da bu minvalde, yani demokrasi kavramı ile ters düşmeyen bir ortak akıl duyarlılığı ile; seçim sath-ı mailine girilmesine yakın deklare edileceği anlaşılıyor.
Olmaz da, mesela; demokratik kuralların hiçe sayıldığı bir demokrasi zihniyeti söz konusu olduğunda, tahmin edeceğiniz gibi rejime bağlılık sorgulanır, tartışmaya açılır. Toplumda güven duygusu da sarsılır. Düşünebiliyor musunuz; sanki icraatlara meşruiyet kazandıracak uygun bir zemin aranıyormuş algısı yaratılmış olmaz mı?.
Elbette ki, bu bağlamda uzlaşı kültürünün egemenliği ittifak protokolü için anlamlı olduğu kadar, seçmen davranışları üzerinde yaratacağı etki bakımından da önem arz ediyor.
Yakın demokrasi tarihimizde pek çok örneği olduğu gibi, siyasi partiler şartlar oluştuğunda kendi ilke ve siyasi hedeflerini erteleyebilir. Milli şuurla belirlenen ortak ilke ve hedefler doğrultusunda kararlar alabilirler.
Nitekim, Kemal Kılıçdaroğlu da 2 Ekim toplantısından sonra yapmış olduğu açıklamada; “Kamuoyu ile paylaştığımız temel ilkeler ve hedefler doğrultusunda değerlendirmelerde bulunduk” diyor. Ve kararlılık vurgusu yaparak devam ediyor: “Mutabakat metnini hazırlayan altı siyasi parti olarak kararlıyız. Ortak adayımız Türkiye’nin 17. Cumhurbaşkanı olacak.”
Altılı masanın şu sıralarda göstermiş olduğu gayret, bir alamda sanki Rahmetli Turgut Özal”ın dört siyasi eğilimi barındıran partileşme sürecini anımsatıyor. Bildiğiniz gibi “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” mutabakat metninin hazırlanmış olduğu açıklandı.. Sanırım çalışmalar ilerledikçe kamuoyu ile paylaşılacak.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kasım ayında nasıl bir ekonomik model açıklayacağını bilemiyorum ama şu anda aklıma geldiği kadarı ile mesela, sosyal liberal vizyon temelinde, hak ve özgürlüklerle barışık, bireyin yaşam kalitesini önceleyen pragmatik yaklaşımlarla donatılmış yepyeni bir siyasi anlayış, her kesimden seçmene özlem ve beklentisi bakımından kendi yansımasını görebilme imkânı sunuyor olabilmesi ihtimal dahilindedir. Ha, bu süreçte Meral Akşener’in asker kaçağı olduğuna dair iddialar duyarsam da hiç şaşırmam.
Sağlıcakla kalın efendim.