Ortadoğu'daki İsrail-Filistin çatışması, artık yalnızca iki taraf arasındaki tarihi bir gerilim olmaktan çıkmış, daha geniş bir bölgesel ve küresel mesele haline gelmiştir. Filistin, bölge halklarının direniş sembolü olarak küresel siyasette merkezi bir yer edinmiştir. Bu çatışma, İran, Lübnan ve Suriye gibi ülkeler üzerinden geniş bir jeopolitik boyut kazanırken, Türkiye, hem tarihsel bağları hem de insani yaklaşımıyla bu denklemin Filistin yanlısı unsuru olarak yerini sağlamlaştırmıştır.
DESTEĞİMİZ TARİHİ BİR SORUMLULUK
Türkiye, Filistin davasının en güçlü destekçilerinden biridir. Osmanlı’dan miras kalan tarihsel bağlar, Türkiye’nin Filistin halkına karşı duyduğu sorumluluğun temelini oluşturur. Ancak bu destek yalnızca duygusal veya tarihsel bir arka plana dayanmaz; Türkiye, Filistin’in bağımsızlık mücadelesine diplomatik, siyasi ve insani yardımlarla aktif destek sağlar. İsrail'in Filistin halkına uyguladığı baskılar ve Gazze'ye yönelik saldırılar, Türkiye'nin bu konudaki tavrını daha da güçlendirmiştir.
Şİİ EKSENİ
İran, Filistin direnişini destekleyen kritik bir aktör olarak öne çıksa da, bu destek tamamen ideolojik değil, aynı zamanda stratejik hesaplar taşır. İran, Filistin meselesi üzerinden İsrail’e karşı güçlü bir cephe kurmaya çalışırken, Lübnan’daki Hizbullah aracılığıyla da Filistin direnişine askeri ve lojistik destek sağlar. Ancak İran'ın bu desteği, kendi bölgesel nüfuzunu genişletme amacıyla şekillenir. Bu noktada, İran'ın stratejik çıkarları, Türkiye’nin Filistin’e yaklaşımıyla zaman zaman çatışabilir.
LÜBNAN VE HİZBULLAH TEK KALE
Lübnan, özellikle Hizbullah’ın desteğiyle Filistin davasına önemli bir katkı sunar. İsrail’e karşı gerçekleştirilen saldırılar, Filistin direnişi ile Hizbullah arasındaki yakın ilişkiyi ortaya koyar. Ancak Lübnan’ın kırılgan iç yapısı ve ekonomik sorunları, bu çatışmanın ülke üzerindeki yükünü artırmaktadır. Hizbullah, Lübnan'daki konumunu sağlamlaştırırken, Filistin’in yanında durmayı sürdürür; bu da Lübnan’ı olası bir bölgesel çatışmanın odağına yerleştirir.
DİRENİŞİN SESSİZ DESTEKÇİSİ
Suriye, iç savaşın yarattığı yıkıma rağmen, Filistin davasını destekleyen ülkelerden biri olmaya devam etmektedir. İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki hâkimiyeti ve İran'ın Suriye üzerindeki etkisi, Suriye'yi bu çatışmanın doğrudan bir parçası yapar. İran'ın Suriye'deki varlığı, İsrail'in tehdit algısını sürekli tetiklerken, bu durum Filistin'e verilen desteği güçlendirebilir.
STRATEJİK DENGE
Türkiye, İsrail-Filistin geriliminde doğrudan askeri müdahaleden kaçınırken, Filistin yanlısı duruşunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Türkiye’nin Filistin’e verdiği destek yalnızca söylemsel değil, aynı zamanda bölgesel diplomasi ve insani yardım programlarıyla somut hale gelmiştir. Filistin’in bağımsızlık mücadelesine olan bu destek, Türkiye’yi uluslararası arenada önemli bir oyuncu haline getirirken, bölgedeki güç dengeleri ve Suriye sınırındaki gelişmeler de Türkiye’nin dikkatini çeken önemli unsurlar olmuştur.
BÖLGESEL STRATEJİLER
İsrail-Filistin çatışması, Türkiye’yi bu gerilimde daha aktif bir rol üstlenmeye itmektedir. Türkiye, Batı ile ilişkilerini dengelemeye çalışırken, aynı zamanda Filistin halkının haklarını uluslararası platformlarda savunmayı sürdürüyor. Türkiye’nin, bu dengeyi koruyarak Filistin davasını dünya kamuoyunun gündemine taşımak için daha etkili adımlar atması gerektiği ortada ve elinden geleni yapıyor.
KUDÜS DAVAMIZ
İsrail-Filistin savaşı, sadece iki halk arasındaki bir gerilimden çok daha fazlasını temsil etmektedir. Bu savaş, Ortadoğu'nun jeopolitik yaralarını derinleştirirken, Türkiye gibi güçlü aktörler bu denklemde önemli roller üstlenmektedir. Türkiye’nin Filistin yanlısı politikası, sadece tarihsel ve insani bir sorumluluk değil, aynı zamanda Ortadoğu’da barış ve istikrarın sağlanması için kritik bir stratejidir.