İngiltere Başbakanı Loyd George, Anadolu'daki başarısızlığı gerekçe gösterilerek verilen gensoru ile başbakanlıktan düşürülürken Parlamento'da kendini şöyle savunuyordu: "Arkadaşlar! Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakın ki, o dâhi çağımızda Türkler'e nasip oldu ve benim karşıma çıktı."
Mustafa Kemal Atatürk, İstiklal Harbi'nin muzaffer Başkomutanı, çağdaşlaşma hareketinin önderi ve inkılâpların felsefesini yansıtan görüşleri ve söylevleriyle de bir fikir adamı idi. Onun yalnızca Türk tarihinde değil, dünya tarihinde de iz bırakan özelliği devlet kuruculuğudur. O bu özelliğiyle bir milletin tarihinin akışını değiştirdiği gibi büyük devletlerin Ön Asya projesini de büyük ölçüde bozmuştur. İngiltere Başbakanı yukarıdaki sözüyle, uluslararası politikalardaki gücünü anlattığı gibi, bu politikaları engelleyen siyasi dehayı da kabullenmektedir; İngiltere kendinden ve gücünden o kadar emin ki, onu ancak bir siyaset dâhisi durdurabilirdi.
Evet değerli okuyucularım;
Atatürk'ü sevmenin bilgi ve birikime dayalı olması gerektiğine artık herkesin inanması lazım. Derinliği olmayan sevginin de, gerekçesi olmayan saygının da hiç kimseye yararı yoktur.
Türk milletinin yeniden dirilişini, modern ve çağdaş Türkiye'nin doğuşunu, içte ve dışta sağladığı barış ortamını, yarattığı güç ile ayakta tutup, hazırladıkları Türkiye Cumhuriyetini bizlere emanet edenleri ve bu kahramanların Yüce Önderi Mustafa Kemal Atatürk'ü bugün rahmet ve minnetle anarken, sınırlı da olsa bizler görevimizi yapmış olduğumuza inanmaktayım.
Bugün Türkiye’de her türlü görüş ve düşünce sahipleri misak-ı milli sınırlarımız içerisinde her istediklerini yapabilme olanağına sahipse, yani demokrasi işliyorsa, bunun tek nedeni, Atatürk’ün devrimleri ve onların dayandığı laiklik ilkesidir.
Laiklik göz ardı edildiği an, demokrasi ve uygarlaşma durur.
Ulusumuz, Türkiye modelini, Cumhuriyeti yıpratmaya yönelik her türlü tehdidi ve engeli etkisiz kılarak sonsuza dek yaşatmaya kararlıdır.
Bu herkes tarafından böyle bilinmelidir…
Güçlerimizi birleştirdiğimiz zaman, yarının büyük, yarının güzel, yarının güçlü Türkiye’si mutlaka doğacaktır.
Atatürk’ün bu toprakları emanet ettiği laik ve demokratik yurttaşları olarak, O’nun düşünce ve ilkeleri doğrultusunda yürüyeceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın!
Yokluğuna bir türlü alışamadığımız ve O’nsuz geçen 86 yılın özlemini her zaman içimizde taşıdığımız Ulu Önderimizin ilke ve inkilaplarını her zaman yaşatacağımıza inanıyorum…
Çünkü Atatürk ilkeleri ve Atatürkçülük, Türk milletinin ihtiyaçlarından doğan, gerçekçi, milli ve yenileşmeye açık, çağdaş bir sistem kurmayı amaçlar. Atatürk demek; özgürlük demektir, aydınlık demektir, vatanseverlik demektir. Atatürk demek çağdaşlık demektir.
Şimdi böyle bir zekanın, böyle bir kahramanın yokluğu nasıl hissedilmez ki?
86 yıl değil, beş bin yıl geçse bile!..
VE BİR MUKAYESE
Gazeteci-Yazar arkadaşım Bahattin Aslan’ın bir iletisini bugün sizlerle paylaşacağım…
Çünkü mukayese bir harika…
Yıl 18 Nisan 1981…
Financial Times Gazetesi muhabiri 1980 darbesinin lideri Kenan Evren’e sorar;
“Atatürk, ölümünden bu yana ortaya çıkan gelişmeleri bugün görebilse sizce ne derdi?
Evren’den cevap; O'nun ölümünden bu yana geçen 43 yıl zarfında Türkiye büyük gelişmeler kaydetti. Fakat zaman zaman O'nun ilkelerinden sapmalar oldu. Yattığı yerden başını kaldırıp baksa, “Ben size Türkiye'yi teslim ettiğimde birlik ve kardeşlik içinde bir ülkeydi. Ülkeyi zaman zaman parçalanma noktasına getirdiniz. Yazıklar olsun” derdi.