Değerli okurlar ben bu yazıyı yazarken esasen Kayseri’de toplumsal infiale yol açan olayları değerlendireceğim. Yine ne acı tesadüftür ki benzer ve ülkemiz için acı bir olay olan 1993 tarihi 2 Temmuz’da Sivas’ta gerçekleşen ülkemizin kara bir lekesi vicdanları kanatan Madımak Olayının gerçekleştiği 27.yılı sene-i devriyesidir. Bu trajik olay, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri için şehirde bulunan bir grup Aydın’ın Madımak Oteli’nin ateşe verilmesiyle diri diri yakılarak sözde İslamcı bir grup tarafından katledilmesidir. Aziz Nesin’in “Bin yıllık Kur’an’a neden inanayım? Bu yüzden Müslüman değilim.” sözünün gazetelerde yayımlanmasıyla yükselen karşıt görüşün organize bir harekete dönüşmesiyle biriken binlerce insan önce Madımak Otelini taşlamış sonra yakmışlardı. Çoğunluğu Alevi 33 Yazar ozan düşünür 2, otel personeli hayatını kaybederken derin bir infiale yol açmıştı ta o günlerden bugüne ülkemizde kutuplaşma ayrışma devamlı dış ve iç mihraklar tarafından durmadan kaşınıyor. Beş yaşındaki bir çocuğun cinsel istismara uğradığı iddiası, Kayseri’de büyük bir toplumsal infiali tetiklerken gelişen olaylar yayılmaya başladı. Şüpheli tutuklanıp soruşturma başlatılmış olmadına rağmen olayın mülteci mahallesinde meydana gelmesi körüklenen toplumda endişenin yarattığı öfke dalga dalga yayıldı. Ne yazık ki göçmenlere ve işyerlerine yönelen bu şiddet ülkemizde ve dünya basını da yer alarak bize olumsuz sonuçları olacak bir takım gelişmeleri de beraberinde getiriyor. Suriye’de ve birtakım ülkelerde Türkiye’ye karşı gelişen olumlu havanın yerini giderek aynı oranda artan bir nefret tepkimesi olarak alacağımızı öngörüyorum. Zira Türk bayrağının yakılması da dahil etki ajanlarının orada da bilinçli çalışmaları olduğu aşikar. Arabistanlı Lawrence’lerin içte ve dışta toplumu birbirine nasıl ve ne şekilde eş zamanlı kışkırttığını Türkiye ve Suriye örneğinde görüyoruz. Kent yöneticileri, sivil toplum kuruluşları ve toplum liderleri, bu olaya sağduyu ile yaklaşırken yabancılara yönelik şiddeti kınıyor halkımızı itidalli olmaya davet ediyorlar. Toplum huzurunu bozan zaman zaman yine su yüzüne çıkan bu olay ve örneklerinin yaşanmasının altında bir çok nedenler var. Başta ekonominin kötüye gitmesi yükselen enflasyon fâhiş kira artışları hayat pahalılığı işsizlik üstelik devamlı yazılı ve görsel medyada dillendirilen 3. Dünya Savaşı söylemleri ülkemizdeki yabancılara karşı en ufak bir kıvılcımda yükselen olayların çıkmasına neden oluyor. Elbette herkes fikrini özgürce söylesin. Bir grup savaştan kaçan Müslüman kardeşlerimize elbet kucak açacağız derken bir grup savaş bitti milyonlarca göçmen devamlı artan nüfus grafiğiyle bize ileride sorun olacaklar kaygısı var. Şu halde sosyolojik olarak bu tepkileri ne kadar barış kardeşlik sükunet ekseninde sorunları halı altına şimdilik süpürsekte maalesef halının altı dolmuş görünüyor. O halde elbette artık Suriye ile devletimizin normalleşme sürecine girmesi kaçınılmaz ve olağandır. Türkiye bu denli büyük göç dalgasıyla göçmene pandemi ekonomik kriz gibi dünyanın sayılı devletlerinin dahi baş edemediği küresel ölçekli sorunları yaşadığı halde kucak açmış iş aş sağlık güvenlik hizmeti verip bağrına basmıştır. Hükümetimizin gereken adımları atıp ülkelerine güven içinde dönmelerine zemin hazırlayacağı göçmenlerin kendi ülkelerine dönmesinin önünde engel kalmayacaktır. Türk toplumunuda iyi analiz edip seslere kulak tıkamadan sorunlar çözülebilir. Toplumsal barış dayanışma hoşgörü Türk Milletinin erdemlerindendir. Fakat Filistin’de yaşananları gören her gözün sokakta sorduğu soruları da duymazdan gelmemelidir. Milyonlarca göçmenin topluma entegrasyonda zorlandığı ve ayrıştığı kendilerine ait adeta küçük şehircikleriyle bir çoğunun hala Türkçe dahi öğrenemediği görülürken esasen onlar adına da üzülüyorum. Çünkü dönecekler mi kalacaklar mı vatandaşlık alacaklar mı çoğu arafta adeta… Irkçılık nefret etnisizm tarih boyunca insanlığa acı kan ve gözyaşından başka bir şey getirmedi. Lider ve yöneticilerin toplumu iyi analiz etmesi sosyolojik sorunlara çözüm bulunması zaruridir. Halkımız sokaktan uzak durmalı provakasyonlardan kaçınmalıdır. Unutmayalım ki Bir çivi bir nalı, nal bir atı, at bir komutanı, komutan bir orduyu, ordu koca bir ülkeyi kurtarır. Cengiz Han’ın bu özlü sözünü tersinden okumakta mümkün bir nal bir orduyu batırabileceği gibi bir provakatif kıvılcım tüm ülkemize sadece zarar getirir. Ülkemiz geçmişte sağ sol Alevi Sünni Kürt Türk ve nice ayrışmadan çok çekti kardeş kardeşe kırdırıldı aman ha dikkat aynı ümmet aynı ümmete kucak açmışken bu tuzaklara düşmeyelim….