Tweet |
İstanbul- Prof. Dr. Haluk Oral, Çanakkale Zaferi'nin 108. yıl dönümünde Çanakkale Muharebeleri'nin önemine dair bir değerlendirmeyi AA Analiz için kaleme aldı.
***
1. Dünya Savaşı’nın ilk yılında vuku bulan Çanakkale Muharebeleri’nin üzerinden 108 yıl geçti. Sonuçları dünya tarihini bu kadar etkileyen bir muharebe pek azdır.
- İngilizlerin planları
Batı ve Doğu Avrupa’da savaşın cephe hatlarında pek de ilerleme kaydedemeden devam etmesi üzerine İngilizler özellikle Winston Churchill’in ön ayak olmasıyla Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’a ulaşmaya karar verdi. Böylece Rusya’ya ulaşılacak, Kafkas Cephesi'nde Osmanlı’yla savaşan Rus ordusu serbest kalarak Avrupa’ya yardıma gelebilecekti. Halen tarafsız olan Bulgaristan ve Yunanistan İtilaf saflarına katılacak, sadece zor durumdaki Sırbistan kurtarılmakla kalınmayacak, aynı zamanda güneyden Avusturya-Macaristan’ı yumuşak karnından vurma imkanı doğacaktı.
Fakat İngilizlerin planlarının gerçekleşmemesi Rusya’daki Bolşevik Devrimi’nin çabuklaşmasını sağlayacak ve dünya tarihinin seyri değişecektir.
Muharebe nasıl başladı?
Çanakkale Harekatı 19 ve 25 Şubat’ta boğazdaki Osmanlı tabyalarına yapılan bombardımanlarla başladı, ancak çok etkili olamadı. Nihayet 18 Mart’ta İtilaf Kuvvetleri donanması Boğaz’ı geçmek üzere harekete geçti. Neticede üç gemi (HMS Ocean, HMS Irresistable, FS Bouvet) kaybederek çekildiler. Gerek Osmanlı tabyalarından açılan ateş, gerekse boğazdaki mayın hatları (özellikle Nusret Mayın Gemisi’nin 8 Mart sabahı kıyıya paralel olarak döşediği mayın hattı) görevlerini yerine getirmiştir. O gün düşman gemilerinden yapılan atışlar Osmanlı tabyalarına isabet kaydetse de neticesinde 176 Osmanlı topundan sadece 8’i hasar görmüştü.
Deniz harekatıyla boğazı geçemeyeceğini anlayan İtilaf Kuvvetleri kara harekatına hazırlanırken, Osmanlı tarafında bölgeyi savunmak için 5. Ordu kuruldu ve komutasına Liman von Sanders getirildi. Sanders anılarında, “İngilizlerin bana 8 gün vermesi için dua ediyordum.” yazmıştır, fakat İngilizler Sanders’e bir aydan fazla zaman verdi. Bu zaman zarfında siperler kazıldı, yollar yapıldı ve yarımada çıkarmaya karşı hazırlıklı duruma getirildi. En büyük sorun asker sevkiyatıydı. Asker sevkiyatı İstanbul’dan yapılacaktı ama bölgeye giden doğru düzgün yol bile yoktu. Tren yolu Bolayır’a 100 kilometreden daha uzak mesafede olan Uzunköprü’ye kadardı. Bu yüzden ulaşım daha uzun vakit alan deniz yoluyla yapılabiliyordu. O zaman Sanders’in niçin dua ettiği çok daha kolay anlaşılıyor.
Arıburnu çıkarması
Neticede 25 Nisan sabahı çıkarma Arıburnu’nda başladı. Daha sonra gün içinde Anadolu Yakası'ndaki Kumkale’ye de Fransız birlikleri çıktılar. Seddülbahir Bölgesi’nde beş ayrı yere çıkarma yapıldı. Bunlardan Ertuğrul ve Tekke Koyu’na yapılanlar ana çıkarmalardı. Çıkarma kuvvetlerinin karşısında çok az Osmanlı askeri bulunuyordu. Takviye yetişene kadar Yahya Çavuş, Mahmud Sabri ve düşük rütbeli Türk subaylar emir beklemeden inisiyatif kullanarak inanılmayacak kahramanlıklar gösterip çıkarma kuvvetlerinde büyük kayba yol açtılar.
Arıburnu bölgesinde çıkarma sabah 04.30'da başladı. Bölgeyi koruyan Türk askerinin sayısı 250 idi. Saat 8’e kadar da hiç takviye gelmedi. Sabah 04.30’dan 8’e kadar 250 asker, 5 bine kadar ulaşan düşman çıkarma birliğine karşı koydu. Tabii bunun ağır bir bedeli oldu. Bu 250 askerin hemen hepsi ya yaralandı ya da şehit oldu. Bu bölgeye ilk defa saat 08.05'te Eceabat’ta konuşlu Yarbay Şefik (Aker) komutasındaki 27. Alay ulaştı. Aker daha sonra o günü Arıburnu Savaşları ve 27. Alay adlı anılarında anlatmıştır.
Çıkarma başladığında Yarbay Mustafa Kemal 19. Tümen’in başında bulunuyordu. Bu tümen 5. Ordu’nun ihtiyat kuvveti olduğu için, Yarbay Mustafa Kemal’in Liman von Sanders’ten emir almadan hareket etmemesi gerekiyordu. Ama karaya çıkan kuvvetlerin bir bölümünün Conkbayırı’na yöneldiğini haber alınca çıkarmanın bir gösteri çıkarması olmadığına karar vererek 57. Alay’la yola çıkıp 27. Alay’ın yardımına koştu. Yarbay Mustafa Kemal’in emir almadan savaşa katılması çıkarmanın kaderini değiştirmiş ve düşmanın ilerleyişini durdurmuştur. 25 Nisan’da Arıburnu bölgesinde karaya çıkan Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri, o gün işgal ettikleri alanın sınırlarını aylarca hiç değiştiremediler. Bu ilk gün verilen kararların ne kadar önemli olduğunun en büyük göstergesidir.
Ağustos ayına kadar pek çok kanlı çarpışmanın olduğu Çanakkale’de cephe hattı neredeyse hiç değişmedi. İtilaf Kuvvetleri ağustos ayının başında bir hücuma daha kalktılar, Suvla Koyu’na çıkarma yaptılar. Fakat bundan da bir sonuç alınamayarak 10 Ağustos’ta Türklerin kesin zaferiyle biten Conkbayırı muharebelerinden sonra Çanakkale Muharebesi’nin kaderi belirlenmiş oldu.
Çanakkale Zaferi’nin en önemli yönü Türk milletine sağladığı öz güvendir. Bu sayede Birinci Dünya Savaşı yenilgiyle bitmesine rağmen bir kurtuluş savaşı yapılabildi. Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, Kurtuluş Savaşı’nın komuta kadrosunun çok önemli bir kısmı Çanakkale Muharebesi’nin kanla sınanmış komutanları arasından çıkmıştır.
[Prof. Dr. Haluk Oral, Arıburnu 1915 ve Çanakkale 1915 kitaplarının yazarıdır.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.