Her konuşmamızda üç tarafı denizlerle çevrili, Asya ve Avrupa’yı birleştiren kara parçaları içerisinde dünyaya açılan kapılarıyla gelen turistlere tatil imkânı sağlayan, onları huzur içinde ülkelerine döndüren, yüreklerimizi serinleten diye bahsettiğimiz Türk denizleri, acaba yeterince korunuyor mu?
Yaklaşık 50 yıldır deniz, hava ve karayı kirleterek dünyayı yaşanmaz hâle getiren insan, gelecek nesillerin de yaşam hakkını sömürmekte ve günümüzde kendi için kullanmaktadır. Türk denizlerinde giderek artan deniz kirliliği, deniz canlılarını ve dolayısıyla insan yaşamını da etkilemektedir. Yağmur sularıyla yalnızca mineraller değil kurşun, çinko, bakır, cıva ve krom gibi ağır metal atıkları da denizlere nehirler ve ırmaklar sayesinde ulaşmakta; gemilerin sintine atıklarıyla kasıtlı olarak denizlere dökülen sanayi atıkları da denizlerimizi kirleterek jeolojik dengeyi bozmakta, balık türlerimizi azaltmakta, balıkla beslenen insan sağlığını olumsuz etkilemekte ve durumu, bir şekilde içinden çıkılmaz bir hâle getirmektedir.
Denizlerin kirlenmesi, deniz besinlerinin üretimini azaltmakta ve insanlarımızı da protein açısından olumsuz etkilemektedir. Oysaki ülkemize gelen turistler, denizlerimizdeki balıkların lezzetine doyamamakta çünkü denizi olan ülkelerin hiçbirinde Türk denizlerinde olan balık türleri bulunmamakta ve böyle bir lezzet, tadılmamaktadır.
Kirlilik oranlarının artması, Türkiye’deki balık çeşitliliğine de zarar veriyor. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de 300 çeşit balık türü bulunmaktayken günümüzde bu sayı, bir hayli azalmış durumda olmakla birlikte balık fiyatları da vatandaşın alım gücünü zorlamakta ve vatandaş, su ürünlerinden gerekli besini alamamaktadır.
Denizlerimize, çevremize ve balık türlerimize zarar veren deniz kirliliğinin nedenleri de çeşitlilik göstermektedir. Başlıca sebepler ise deniz taşımacılığı, turizm, sanayi tesislerinin atıklarının denizlere boşaltılması, tarım kimyasallarının akarsulara karışması, deniz kazaları, gemilerden insanlar tarafından denize atılan atıklar, açık denizlere yerleştirilen petrol boru hatları ve Türkiye’nin, boğazlara sahip olduğu için çok önemli bir kavşak noktasında olmasıdır. Bu kirlilikler, insan sağlığını da ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Türkiye’de, bölge bölge deniz kirliliğinin nedenleri ise şöyledir:
Ege Denizi’ne atılan endüstriyel atıklar ve nehirlerden kaynaklanan kirlenmelere, insan da eklenince, Ege Denizi hayli kirlenmiş oluyor. Evsel atıkların çokluğuna da altyapının yetersizliği, kanalizasyon toplama şebekeleri ve arıtma tesislerin yetersiz oluşunun yanında işletme maliyetleri nedeniyle arıtma tesislerinin çalıştırılmasındaki aksaklıklar neden oluyor. İstanbul’daki endüstri kuruluşlarının çok olması ve atıkların, deniz sularına bırakılması da Marmara Denizi’nin kirliliğini, hat safhaya çıkarıyor.
Ulaşımdan kaynaklanan kirlilikleri de Ege Denizi’nin kirlenme nedenlerine eklememiz mümkün. Bu kirliliklerin kökeni, hem kara hem deniz oluyor. Her gün İzmit Körfezi’ne bırakılan kurşun, çinko, bakır, cıva ve krom gibi ağır metallerin, azot ve atığın yanında İstanbul, Bursa, İzmit ve diğer 5 büyük şehirden büyük oranda gelen evsel atıklar da Marmara Denizi’nin kirliliğine etki ediyor. Evsel ve endüstriyel atıkların yanı sıra tank yıkama suları, yüzey suları ve ham petrol taşıyan tankerlerden sızan petrol de Marmara Denizi’ni kirletiyor. Çünkü bu petrol, denizde çok geniş bir alana yayılıyor.
Marmara Denizi’nin kirliliğine karşı Karadeniz’in kirlenme nedenleri farklı. Karadeniz; Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Türkiye, Rusya ve Ukrayna’ya kıyısı olan bir bölge olduğundan Karadeniz’deki kirlilik sorunlarının çoğu kaynağı, buraya kıyısı olan ülkelerden kaynaklanmaktadır. Ayrıca Karadeniz; kanalizasyon, petrol ve radyoaktif kirliliğin etkisinde kalan bir bölgemizdir.
Dünyanın en büyük iç deniz özelliği taşıyan Akdeniz; İspanya, Sicilya ve Tunus açıklarında petrol yataklarının bulunması, Adriyatik Denizi’nde doğal gaz çalışmaları yapılması ve sanayi atıklarının çamurla birleşmesi dolayısıyla kirlenmektedir.
Son 50 yıldır olduğu gibi bugün de ülke gündemimizi meşgul eden denizlerimizdeki bu kirlilik sebebiyle balık türlerimizde de ciddi bir azalma söz konusudur. Balık türlerimizdeki azalmanın bir diğer nedeni de aşırı avlanmadır. Örneğin; tüm Akdeniz ülkelerinde taze balığa olan talep nedeniyle vaktinin dışında yapılan balıkçılık, aşırı avlanma ile yerel balığı yok edecek noktalara ulaşmaktadır.
Bu bilgiler ışığında bilinçli bir vatandaş olarak denizlerimizi tehdit eden faktörlerin farkına varmalı, Türk denizlerini korumalıyız.