Bugun...


Tamer UYSAL

facebook-paylas
ŞİLİ’YE DUYARLIK… (1) 15-09-2020
Tarih: 15-09-2020 09:30:00 Güncelleme: 15-09-2020 09:30:00


Ne kadar sıksa saflar, ne kadar hacimliyse 
Zulmün karşısında o kadar amansız durur! (Seyyit Nezir)

300 yıl süren Şili halkının bağımsızlık mücadelesinde kara bir isim Pinochet. Avrupalılardan sonra ABD emperyalizmine karşı Şili halkının sempati ve oyunu da kazanmış Salvador Allende’yle 4 bin’e yakın Şililinin katili. Allende ise sömürge ve borç batağına saplanmış politik çalkantılar içindeki Şili’de çok kısa bir zamanda üretimi arttırarak, enflasyonu düşürebilen, işsizliği yokederek ekonomik başarılara ulaştırmış ve emperyalizme karşı geleneksel demokrasinin oluşumunda rol oynamış bir liderdi. 

1970’li yılların başında dünya gerçekten ilginç bir deneye tanık olmuştu. Allende önderliğinde seçimle işbaşına gelen Halk Birliği iktidarı tekellere karşı ardarda reformlara girişmiş, emekçi halktan yana başarılı adımlar atmıştı. Buna karşılık ITT olmak üzere bundan rahatsız olan çokuluslu şirketler ise Allende hükümetini düşürmek için üstüste darbe girişimleri tezgahlamıştı. 11 Eylül 1973 sabahı işbirlikçi diktatör yandaşlarıyla birlikte gerçekleştirdiği ABD parmağı açık darbeyle binlerce ilericinin ve Başkan Allende’nin katledilmesinden sorumlu olacaktır. Şili deneyimi bütün dünya sınıflar tarihi için emekçilerin çıkartacağı derslerle doludur. Uluslar arası burjuva tekellerinin tezgahladığı darbe insanlık adına kara bir leke ve bir örnektir…

Güney Amerika’ya Avrupalıların ilgisi daha yy’lar önce başlamıştı. Şili de 16.yy’dan itibaren ilgi odağı haline gelmişti. Şili başkenti bile zengin yer altı kaynakları yüzünden iştahı kabarmış sömürgeciler tarafından kurulmuştu. Avrupalı işgalci güçler 1540 yılında bu ülkenin topraklarına da ayak basmışlar bakır, altın, nitrat gibi değerli madenlerine el koymak için özellikle verimli orta kesimleri seçmişlerdi. İspanyolların kurduğu Şili’nin bugünkü başkenti Santiago’nun da bulunduğu bu bölgelerden ülkenin gerçek sahipleri olan yerliler daha güneye sürülmüşlerdi. 

İspanyolların Şili’de hakimiyeti 1810’a kadar devam eder. Bu tarihten sonra İspanyollara başkaldıran Şili halkı 1818’de bağımsızlık kazanmayı başarır, bir yanı Ant Dağları bir yanı Büyük Okyanus’la çevrilen Şili ülkesi kurulur. Beyazlarla yerli kadınlar arasındaki evliliklerden melez bir ırk doğmuş olmakla birlikte Şili halkı Araukanya’daki yerli kültüre de bağlı kalmıştır.

Şili’deki bağımsızlıktan sonra kiliseyle milliyetçi kesim arasındaki uyuşmazlıktan liberal yeni bir yönetici sınıf ortaya çıkar. 1860 sonrası ülkede Manuel Montt’un daha katı yönetimine karşı gelişen bu liberal-muhafazakar kanat egemen olur. Laik radikallerin de bu ittifaka katılmalarıyla Şili dünyaya açılır, başkanlığa José Joaquín Pérez getirilir. Ortaya çıkan oligarşi yolculuklar yapıyor daha sonra yeni kültürel, siyasi, edebi bilgilerle ülkeye geri dönüyordu. Bu tür gezilerde daha sonra geniş ekonomik imtiyazlara kavuşan İngilizlerle yakın ticari ilişkiler de kuruluyordu. Gümüş, kömür gibi madenlere karşılık demiryolları, limanların yapımı vs. için yardım alınıyordu…

1860 ve 70 arası dünyanın en büyük bakır üreticisi olan Şili ödemeler dengesinde açık vermekten kurtulamıyordu. Üstelik bu açık Bolivya ile Peru sınırındaki nitrat madenleriyle kapatılmak istenince iki ülkeyle de savaşa girilmişti. 1879’da başlayan savaş tam 5 yıl sürdü. Sözde savaşı kazanmasına rağmen bundan Şili ekonomisi zayıf düşmüştü. 

1891’de José Manuel Balmaceda hükümeti bütün nitrat madenlerini devlet yönetime sokmayı denedi. Oligarşi buna istekli olmadığından daha zayıf bir merkezi yönetim için ülkede kısa süren bir savaş çıktı. Bu iç savaş Balmaceda’nın kendi sarayında intiharıyla son bulmuştu. 1891’den itibaren Şili’de parlamenter demokrasiye geçildi ve böylece oligarşi ekonomik ve politik açıdan ayrıcalıklı konumunu sağlamlaştırdı. Bu tarihten sonra 1920’lere kadar alt-orta sınıflar büyüyerek bu oluşumu temsil edecek yeni siyasal partiler ortaya çıkmaya başlayacaktı… 

1888’den itibaren bu oluşumlara yeniler eklendi, Liberal kanattan kopanlar Radikal Partiyi kurdular ve Radikal Parti kısa sürede güçlenip orta sınıfı temsil eder hale geldi. İdeolojik olarak evrimci bir sosyalizme dayanıyordu. Nitrat ocaklarında çalışan madencilerle kamu kuruluşlarında çalışan emekçilerin ücret artışlarına dönük yaptıkları ilk grevler de bu döneme rastlamıştı. 1900’den itibaren artan grevler ve maden işçilerinin hoşnutsuzluğu yeni bir partinin doğuşuna zemin hazırladı, 1912 ‘de de Sosyalist Parti kuruldu ve özellikle maden bölgelerinde tabanı hızla gelişti. 



Bu yazı 571 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Linkedin RSS
YAZARLAR
GAZETEMİZ

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI