Bugun...


KORHAN ALEV

facebook-paylas
Dinlemiyoruz… 01-09-2020
Tarih: 01-09-2020 09:52:00 Güncelleme: 01-09-2020 09:52:00


Hatırlıyorum küçükken epey gevezeydim. Anlatacaklarım çoktu. Gittiğim, gördüğüm yerleri, hissettiklerimi anlatmak istiyordum. Biraz büyüdüm durum değişmedi. Sadece anlatacaklarımın konuları değişti ama hala anlatıyordum.

Yatılı okulda okuyordum, derslerde, etütlerde, teneffüslerde, anlatıyordum da anlatıyordum. Daha da büyüdüm. Hem iş gereği hem de gezmeyi sevdiğimden ülkemizin birçok yerine gitme imkânım oldu. Arada da yurt dışına gidiyordum. Bu kere de gittiğim yerleri anlatır buldum kendimi. Gevezeydim hala…

Pek bir şey değişmemişti. İş hayatımın on beşinci yılıydı, koçlukla tanıştım. Amaç, bizden sonra gelen kardeşlerimize koçluk yapmak suretiyle iş hayatının sırlarını aktarabilmek, onların başarısına destek olabilmekti. Koçlukta bize ilk öğretilen, bu alanda başarının sırrının iki ana temel konuda yattığıydı. Birincisi çok iyi soru sorabilmek; ikincisi de çok iyi dinleyebilmek. O zaman fark ettim ki, ben o gevezelik yaptığım, durmadan anlatacaklarımı anlattığım dönemlerde hiç dinlemiyormuşum. Ama hiç…

Hafızamızı yoklayalım. Arkadaş toplantılarında, sohbetlerde, görüşmelerimizde, arkadaşlarımızdan biri, bir konuyu anlatırken ne kadar dikkatlice dinliyoruz? Aklımızdan, konu ile ilgili hangi hikayemiz olduğu geçmiyor mu? Veya konu ile ilgili bir anımız? Bazen dayanamayıp veya onun hikayesi bitti sanıp, sözünün ortalarında bir yerlerinde konuya girip, kendi hikayemize başlamıyor muyuz? Evet, maalesef yapıyoruz. Çünkü dinlemeyi bilmiyoruz…

Almış olduğum eğitimlerdeki öğretilerin en başındaki iki konu, soru sormak ve dinlemek. Soru Sorma konusunu bir başka zaman ele almak üzere, şu dinleme konusuna değeneyim. Dinlemeyi üç basamağa ayırıyorlar; Birinci seviye dinleme, günlük sohbetlerimizde, telefon konuşmalarımızda, arkadaşlarla bir araya geldiğimizde yaptığımız konuşmalarda yaptığımız dinleme olarak geçiyor. Bu sohbetlerde yukarıda saydığım durumlarla sık sık karşılaşıyoruz. Sözün kesilmesi, dikkatin pek de verilmediğini hissetme gibi. İkinci seviye dinleme, işte bu sohbetlerin içinde sadece kulağımız ile değil, gözümüzle de dinlediğimizde gerçekleşiyor. Yani, anlatan kişinin mimiklerini, jestlerini takip ediyoruz. Hatta sesindeki titremeyi dahi hissediyoruz. Böylece anlattığı konuya daha fazla dikkat verebiliyoruz. Arada konu ile ilgili soru sorarak, anlatan kişiyi teşvik edip, biraz daha detay öğrenme imkânı yaratıyoruz.

Üçüncü ve son seviye dinlemede ise anlatan kişinin ruh halini de takip ediyoruz. Jest ve mimikler, ses tonunun yanında, ruh halini sezinleyerek adeta onun hikayesinin içine giriyoruz. Soru sormakla kalmayıp, onunla adeta dans ediyoruz. Demiyorum ki, herkes bu konuya profesyonelce yaklaşmalı ve her dinlediği kişiye böyle davranmalı... Hayır, demek istediğim, sohbetlerin içinde, en azından şu ikinci seviyeye ulaşmaya çalışmamız. Karşımızdakinin, sözü bitmeden lafa dalmamamız, dinliyormuş gibi yapıp başka şeyler düşünmememiz. Kısacası, karşımızdakine o değeri, o saygıyı gösterebilmemiz…

Belki o zaman birbirimizi daha iyi anlamaya, hep o bahsettiğimiz hoş görüyü göstermeye başlarız. Sözünüzün kesilmediği günler dileklerimle.



Bu yazı 5615 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Linkedin RSS
YAZARLAR
GAZETEMİZ

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI