Türkiye artık neredeyse suç ve suçlular cenneti olmaya başladı… Her gün cinnet derecesinde olaylar...
Her geçen gün bir gün öncesini aratır olmuş ve suç işleme sayısında artış olmasına rağmen kimseden ‘SES’ çıkmıyor…
Eskisi gibi dışarılarda kimseye ‘Celallenmiyorum artık’…
Çünkü dalaşmak için fırsat kollayan külhanbeyleri gibi eli tabancalı ve bıçaklı, satırlı serseriler dolaşıyor aramızda.
Her gün bıçakla işlenen saldırı ve cinayetlerin haddi hesabı yok…
Bıçaklama anını herkes film seyreder gibi izliyor…
Kimsede ‘TIK’ yok!!!
Öyle bir ülke haline geldik ki birini gözümüzün önünde dövmeye, bıçaklamaya ve öldürmeye kalksalar dönüp bile bakmıyoruz.
Şu geldiğimiz duruma bakın…
Duyarsız ve neme lazımcı bir toplum olduk, çok yazık…
Ülkemiz Teksas’a döndü sanki.
Herkes kendi adaletini sağlamaya çalışıyor.
Adalet mi bu?
Başka ülkelerde 5 santimden büyük bıçak taşımak kesinlikle yasaktır.
Bizde ise, kasatura, hançer, kasap bıçağı, döner bıçaklarını taşımayı marifet sayarız.
Vaktiyle bizde de yasaktı.
Öğrencilik yıllarımdan hatırlıyorum; Kalemtıraşlar kırıyor diye kalemimizi açmak için cebimizde küçük bir çakımız olurdu. Bunun boyu parmak boyunu geçemezdi.
Gençler pek hatırlamaz, ihtiyar bir bekçi bütün mahalleyi tek başına bekler ve korurdu.
Haddine mi düşmüş, bir gencin etrafı rahatsız etmesi…
Değil bıçak çekmek, kavga eden veya küfürlü konuşanı bekçi derhal alır karakola götürürdü.
Karakolda ifadeniz alınmadan önce üzeriniz aranırdı.
Üzerinizde bıçak çıkarsa ve bıçağın boyu parmak boyunu geçerse vay halinize…
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinde silah tanımı yapılmış, saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet silah olarak nitelendirilmiştir.
Evet değerli arkadaşlar;
Bugünkü Türkiye’nin ahval-ı böyle…
Ne günlere kaldık değil mi?
Ve ortalığı yumuşatacak güzel bir fıkra…
DEVEKUŞU
Çok yakışıklı ve karizmatik bir adam yanında bir devekuşu ile bara gitmiş. Herkes şaşkınlık içinde adama bakarken adam bara yaklaşmış: “Bana bir viski, ona da kırmızı şarap” demiş.
Gece boyunca içkiler içilmiş, yemekler yenmiş. Gecenin sonunda barmen bir kutu içinde hesabı getirmiş, adam kutuyu açmadan, elini cebine götürmüş ve çıkan parayı masanın üstüne koymuş. Sonra da devekuşu ile çıkıp gitmiş..
Bu garip olay üst üste bir kaç gece tekrarlanınca, barmen dayanamayıp adama sormuş: “Her gece cebinizden çıkan para ile hesap kuruşu kuruşuna tutuyor, bunu nasıl başarıyorsunuz?”
Adam gülümsemiş: “Bir gün karşıma bir cin çıktı ve üç dileğimi sordu. İlk olarak yakışıklı ve karizmatik olmayı istedim. İkincisi, ne almak istersem cebimde onu almaya yetecek kadar para olmasını…”
Barmen “peki ya bu kuş?” diye sormuş çekinerek.
Adam, “son dileğimde, yanımdan hiç ayrılmayacak uzun bacaklı bir piliçti” demiş.