İster edebiyat dünyası olsun, ister aile çevremiz, arkadaş, iş, akraba, sokaktaki insan, her kim olursa olsun insanlarla birlikte sosyal beraberlikleri sürdürebilmek için mutlaka uyum sağlamak zorunda olduğumuzu biliyoruz. "Zorunda olmadan" uyum sağlandığında mutluluk, her ne şekilde olursa olsun uyum sağlandığında ise mutluluk az bile olsa huzur mutlaka beraberinde gelir.
Günümüzde bu oldukça farklı bir şekil almaya başladı. Uymazsak iş ortamında en kenarda kalan oluyoruz, uymazsak örgütlenmelerde marjinal kabule dilip adımızın üstüne bir çizgi çizilenler arasına katılıyoruz, aile içinde adımız geçimsize çıkıyor, sokaktaki insana göre ise "bulaşma sakın" denilen biri...
Güçlüysek dışa atılmaktan kurtulabiliyoruz ama bu yine de her şey demek değil. Son yılların en moda deyimle trendi, yalakalık yapmak artık olmazsa olmaz hale gelmiş. Bunu en üst makamlarda gören halk da usul buymuş deyip bu tür davranışı her katmana indirgemiş. Bakkala senden temizi, iyisi, ucuzu yok deniyor ama süpermarketler dolup taşıyor. Anlık getiriler-götürüler ile insanlar yaşıyor.
Topluma mutlaka uyum sağlanmalı, bunu kabul ediyoruz ama uyum sağlarken illa aynı şablondan çıkmışlar gibi, bize uysun uymasın her şeye kafa sallayan meclisanlar gibi mi olunacak?
Halk, meclisi görüp, vekilleri görüp şikayetler ediyor ama kendileri de aynı şeyi yapmıyorlar mı?
Minicik çocukları sıraya sokmayı başaran, sıra ile herkese saygılı bir bekleyişi toplum kuralı olarak öğretenler bir bakıyorlar ki kocaman kadınlar, erkekler o çocukların sırasını aşıp en öne geçmiş, bir de ikazlara "acelem var" gibi çıldırtıcı cevaplar bile verebiliyorlar!
Sivil toplum örgütlerinde alınan kararlarla ilgili düşünce belirttiğinizde ya en sevilenler arasına veya en aykırılar listesine ekleniveriyorsunuz.
Ama öte yandan şahsiyetli gençler, düşünen, analiz, sentez yapabilen insanlar yetiştirmek için nutuklar atılıyor...
Şaştık kaldık bu gidişe...
Ya tam ortasındasınız savaşın ya da en dışında... Don Kişot gibi...
Don Kişot’u hepimiz biliriz aşağı yukarı, Don Kişot’u takma ad olarak kullanmaktadır. Asıl adı Alonso’dur. Eserin ana kahramanı, zayıf, yaşlı bir adamdır. Hayalci ve saf bir mizacı vardır. Kendisini son şövalye olarak görmektedir.
O da çifte kişiliği anlatır bir yerde. Çevreye uyum ve çevreye isyan. Romanın sonunda ölür kahraman, ama gerçekte ölen kimdir? Don Kişot mu, yoksa Alonso Quijano mu? Sahi bu ismi bilen var mı günümüzde? Alonso uyumlu bir insan olarak ölür romanda, hala yaşayan kimdir? Don Kişot.
"Don Kişot olmak var, Alonso olmak da var, Cervantes olunabiliyor mu?"