Sevgili Doğan Karabulut makalesinde şöyle diyor?
Bizzat kendi ellerimizle seçip oralara ‘yükselttiğimiz’ siyasetçilerimiz neler yapıyorlar peki?
Yeterli mi yaptıkları şeyler yani siyaset bu ağır gündemi hafifletmeye?
Doğan Karabulut da yazısını yazarken ‘En iyisini’ düşünmüş ve ‘Bugün ben başkalarını konuşturayım!’ diyerek, topu ünlülere atmış.
Çoğu -uzaktan da olsa- tanıdığınız, bildiğiniz kişiler sazı ellerine almışlar.
Bir iki tane daha ilave edelim, belki bazı araştırmacılara da yararımız olur:
- Siyasetin, ikinci en eski meslek olduğu varsayılıyor. İlkine çok benzediğini fark ettim. (Ronald Reagan)
Burada lafa gireyim:
Peki
-Siyasette aptallık bir engel değildir. (Napolyon Bonapart)
- Siyasetin bütün amacı, halkı korku içinde tutmak (ve dolayısıyla güvenliğe götürülmek için bağırıp çağırmasını sağlamak) ve onu, hepsi hayali olan bitmez tükenmez bir dizi cinle tehdit etmektir. (HL Mencken)
- Bir siyasetçi için en kötü şey, her yolu deneyerek iktidara tutunmaya çalışması ve sadece iktidara odaklanmasıdır. (Vladimir Putin)
SON SÖYLEŞİ JÜLİDE İLE İDİ…
Kaç zamandır, kendisinden söz etmek ve okuyucularıma tanıtmak istiyordum, genç meslektaşım Jülide Şehitoğlu’nu…
Uzun aralıklarla da olsa, bazı konuları ve ünlüleri konuşuruz kendisiyle.
Çok iyi araştırmacı ve röportajcı…
Ne yapar eder, bir yolunu bulur ve herkesten önce o ünlüyü ‘köşesindeki masaya yatırır…’
Anımsadığım kadarıyla, gençliğimde, spor muhabirliği yaptığım ‘Demokrat İzmir’ Gazetesinde Genel Yayın Müdürlüğümü yapan Şair
Yazar- Filozof Attila İlhan’la son söyleşiyi yapan da Jülide idi.
Jülide bu konuda şöyle demişti:
‘Atilla İlhan’ın şiiri geldi aklıma.
Bu arada o vefat etmeden önce son röportajı onunla ben yapmıştım. Askerde de kepi yan takarmış büyük usta.
Hislerim onun, ‘Ben sana mecburum’ şiirindeki dörtlük gibi;
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur/
İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur/
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan/
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu/
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından/
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman/
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu…’
Şunu da ilave edeyim;
Attila İlhan’ın ilk şiir kitabının arka kapağındaki ‘siyah-beyaz’ fotoğrafını ben çektim. Attila Ağabey, birçok ünlü foto muhabirinin bulunduğu gazetemizde, beni tercih etmiş ve odasına çağırıp poz vermişti.
Şiir kitabı yayınlanınca beni yanına çağırdı, imzalı olarak hediye etti ve ‘Kusura bakma, adını ben yazdım ama mürettipler atlamış!’ demişti.
Sevgili Jülide de, ‘Haber Ekspres’deki son yazılarından birinde benden söz etmiş, kadrodaki gençlere, ‘En iyi haber şehir içi toplu taşım aracı otobüs yolculuklarında alınır!’ deyişimden bahsederek, konuyu açmıştı.
KENDİMİZE YAKIŞTIRMIYORUZ
Biz zannediyoruz ki hep başkaları hep tanımadıklarımız ölecek... Başkalarının anneleri ağlayacak…
Başkaları adalet koridorlarında adalet arayacak…
Hep kan karşı evde akacak…
Hep başkalarının kardeşleri göçük altında kalacak…
Başkalarının evlatları yangında yanacak…
Başkasının acısını hissetmediğimizde insan olamayız.
Bu acıları dindirmek için çabalamadığımızda ise bir atıktan farkımız kalmaz.
Atık olmamak için yaşamak gerek, üreterek, düşünerek ve çözüm olabilecek güçte olmayı hedefleyerek yaşamak.
Küçümsemek…
Evet bunu sıklıkla yapıyoruz.
Çözüm olmadığını bile bile öfkemizi dışa vurmanın en zararsız halidir belki, kim bilir?
Bunun örneklerini son yaşanan acılı olaylarda gördük yaşadık.
İkiyi bölündüğümüzü üzülerek gördük.
Umarım aklımızı başımıza devşiririz.
HER ZAMAN
Anneden oğluna düğünü için tavsiyeler:
“Oğlum, seni her şeyden çok seviyorum ve verdiğim her tavsiye, özenimin bir tezahürüdür.
Karınızın size benim gibi davranmasını beklemeyin. Seni o doğurmadı, bu yüzden bu imkânsız.
Çorapları hatırla.
Onları yıkamak karının değil çamaşır makinesinin işidir.
Diş fırçanızı her ay değiştirin.
‘Annem farklı yaptı’ veya ‘Annem daha iyi yemek yaptı’ gibi ifadelerden kaçının.
Karından asla şikâyet etmeyeceğim, çünkü bu senin seçimin.
Eski ilişkiler geçmişte kaldı, onları unutun ve eşinizle tartışmayın.
‘Tehlikeli’ bilgileri telefonunuzda değil kafanızda tutun.
Hafızanızı eğitin.
Her zaman karınızın hazırladığı şeyleri yiyin.
HAYATINIZDAKİ KADIN
Anne babanızın aile içi anlaşmazlıkları tartışmaya açık değil.
Hasta olduğumda beni ziyaret et ve bana çikolata getir.
Bir zamanlar sana lazımlığı kullanmayı öğrettiğim gibi, bu teknikte bana sabırla yardım et.
Unutmayın: Artık hayatınızdaki asıl kadın karınızdır.
Eğer karısı önemli bir şey isterse üçüncü defadan itibaren kabul edin.
İsteklerimi hemen yerine getirin çünkü sormadan önce iyice düşündüm.
Eşinizin ailesini eleştirmeyin. Seçtiğini büyüttüler.
İyi bir adam olmayı öğrenin.
Arkadaşlarınızdan çok ailenizle vakit geçirin.
Hediye olmadan ziyaret etmek saygısızlıktır.
Eşinize tüm bayramlarda mutluluklar dileyin.
Eve geldiğinde daima gülümse.
Mutlu ol sevgili oğlum!’