Yazılarıma yorum yapanların arasına şimdi bir de mühendis katıldı.
yaşama, toplumsal hafızadan kişisel deneyimlere uzanan zengin bir anlatım İstanbul’da tanışmıştık, müzeleri gezerken, Maden Mühendisi Göksel Can Beyle…
Lafı fazla uzatmadan Göksel Can beyin kritiğine bakalım; “Biraz önce yazını facebookdan okudum.
Öncelikle bu kadar farklı konuyu bir araya getirerek hazırladığın yazı için eline, emeğine sağlık yine yeni yeniden. Her bölümde ayrı bir duyguya dokunuyorsun; kimi zaman düşündürüyorsun, kimi zaman duygulandırıyorsun.
Metin boyunca tarihî bilinçten bireysel yapıyorsun.
Gerçekten çok çeşitli başlıklarla okura çok yönlü bir bakış sunuyorsun.
PARLAYIP GİDERLER
İzninle küçük bir gözlemimi de paylaşmak isterim:
Yazının içinde o kadar çok değerli konu var ki, bazen birbiriyle yarışıyor gibi hissettiriyor.
Belki her bir temayı ayrı yazılarda daha derin işlesen, her biri daha çok parlayabilir.
Böylece hem mesaj daha net olur hem de okurun zihninde daha kalıcı yer eder.
Yine de samimi dilin, toplumsal duyarlılığın ve kişisel yaklaşımın her zamanki gibi gerçekten etkileyici.
Bu emek için tekrar teşekkür ederim.
Yeni yazılarını merakla bekliyorum.”
Mühendis Göksel Can Beyin yazımla ilgili görüşlerinin yorumunu size bırakıyorum.
Acaba böyle yorum ya da kritik kimlere gidiyor?
Ben yarım asırdan fazla her gün, tatil – bayram demeden, okuyucularının karşısına, hastane koğuşlarından bile seslenen biri olarak sanmıyorum.
Dikkat edin bakın, bir süre pompalanırlar, birden birileri ya da patronlar ‘Yeter’ diyerek anında keserler.
Yok olur gider…
Arada yıldız gibi parlayanlar, saman alevi gibidir.
Sönerler…
Bir gün sonra da unutulurlar…
Düşünün bakın, neler geldi, neler geçti?
Aynen siyasiler ya da bazı ünlüler gibi…
MANİSA TARZANLARI
Şimdi Manisa’ya gidiyoruz.
Hani trafikçilerin uyarısız ceza yazdıkları memlekete…
Şehzadeler şehri ‘Manisa’ deyince çevreye duyarlı insanlar ve ‘Manisa Tarzanı’ aklımıza geliyor.
Şöyle diyeyim:
Her Manisalı ‘Manisa Tarzanı’ gibi tabiata duyarlı,
İşte örneği Fahrettin Er…
Bakalım, siz de bana hak verecek misiniz?
Fahrettin Er’in yazısını okuyalım:
“Yaklaşık dört yıldır, Şehir Hastanesi karşısında kızlarımın da eczanesinin yer aldığı sokakta ağaçlandırma çalışmaları yapıyorum.
Her biri özenle büyüttüğümüz, gölgesinde soluklandığımız ağaçlardan biri—çınar yapraklı bir dut—bu yıl kurudu.
Yerine büyük boy bir ağaç bulma çağrısında bulunmuştum.
Ve bu sabah, ‘Sessizce bırakılmış üç büyük saksı ağacı ve onların yanına iliştirilmiş kısa bir not:
‘Kuruyan ağaç yerine dikmeniz için…’
Bazen bir ağaç değil, bir kalp bırakılır geride.
Bu zarif davranış sadece bir doğa sevgisi değil, bir topluluk bilinci, bir vefa ve sessizce yapılan iyiliğin gücüdür.
Kim olduğunu bilmiyorum ama biliyorum ki umut hâlâ filiz veriyor. Teşekkür ederim, eksik olmayın.”
SEVGİ FİDANI
Sevgi dolu bir hareket ve teşekkür mektubu…
Fahrettin Bey, mektubuna fotoğrafları da eklemiş…
Çok etkilendim…
Bu da önemli bir hayır!
Bir yanda ‘Tarzan’ gibi hareket eden bir vatandaş, diğer yanda sesini duyan ve çağrısına yine cebinden harcadıklarıyla istenilen büyükçe ağaç fidanlarını kimliğini bırakmadan sessizce yanıt veren hayırsever, doğasever örnek bir Manisalı vatandaş…
Ne yapılır böylelerine?
Şapka çıkarılır, alkış tutulur…
İçimizdeki ‘Sevgi Fidanı’nı her gün sulayarak, büyüdükçe büyütmeliyiz.