Bugun...


Yaşar EYİCE

facebook-paylas
İZMİR’DEN 40 OTOBÜS
Tarih: 05-05-2025 11:20:00 Güncelleme: 05-05-2025 11:20:00


O dönemde devlet memuruydum, gece çalıştığım hastanede acil nöbeti tutuyor, gündüz üniversiteye devam ediyordum.

Ecevit döneminde memurlara sendikalı olma hakkı verilmişti. Hastanemizdeki çoğunluk DİSK’e bağlı sendikaya kayıtlıydı.

İzmir’den toplam 40 otobüs dolusu insan İstanbul mitingine katılacaktık. Hastanemizden 15 kadın 25 kişi katılmıştık.

 

İKİ HEMŞİRE

 

Sabah İstanbul’a indik, Beşiktaş Kazan birahanesinin önünde kortejde yerimizi aldık.

Yaklaşık 2 saatlik bir yürüyüşle taksim alanına ulaştık alanda müthiş kalabalık ve coşku vardı.

Kemal Türkler’in konuşmasını bekliyorduk.

Yanıma gelen 2 hemşire, tuvalet ihtiyacı nedeniyle benden yardım istediler.

Kızlarla birlikte, İstiklal caddesinde tuvalet aramaya başladık ama hiçbir dükkan tuvaleti kullanma izni vermiyordu.

Sonunda bir mağaza izin verdi.

Tam mağaza içindeyken silah sesleri ve siren sesleri ile birlikte, mağaza sahibi kapıları kilitledi ve ne olduğunu anlamadan yaklaşık 4 saat orada kaldık.

Oradan çıkıp dönüş için otobüslerin beklediği yere geldik.

Bizden başka 15 kişi kadar dönebilmişti.

Uzun bir bekleyişten sonra, gece yarısı İzmir’e doğru yola çıktık.

ERTESİ GÜN ÖĞRENDİLER

Ertesi gün gazetelerden durumu öğrendik.

Ateş açılan bölge bizim meydanda bulunduğumuz bölgeye çok yakındı. İki hemşirenin çiş ihtiyacı nedeniyle yaralanmaktan ve ya tutuklanmaktan kurtulmuştum.

47 yıl önce ülkemizde 1 Mayıs coskuyla kutlanmıştı.

47 yıl sonra geldiğimiz durum böyle…

ÇOK SERT VURDU

Şimdi Necmi Çalışkan’ın son depremlerle ilgili güncel anısını paylaşayım:

“Şanssız bedevi misali depremde İstanbul’daydım.

Yılda bir kez İstanbul’a giderim.

Deprem sırasında Kapalıçarşı’ya bitişik oldukça eski bir binanın 3. katında olan, bir dostumun bürosundaydım.

Bina sadece 30 m2 ye oturmuş, bir merdivenle çıkılan 3 katlı sefertası gibi bir bina.

Deprem çok sert vurdu.

Hepimiz kendimizi sokağa attık.

Sokak yaklaşık 3 metre genişliğinde bir yer.

Aynı anda yüzlerce kişi doldurmuştu.

Binalara baktım, çökerse sokakta hepimiz moloz altında kalacaktık.

Bina, bana sokaktan daha güvenli geldi.

‘Hiç olmazsa; altına girebileceğim masa, kasa, bir şey bulurum!’ diye düşünerek binaya tekrar girdim.

Tabii herkes gibi bende oturduğum binanın sağlam olmasına dikkat ediyorum ama depreme nerede yakalanacağımız belli değil.

Yılda bir gün İstanbul’a gittim ve depreme yakalandım.

Depremden sonra Kapalıçarşı’yı dolaştım; dükkanlar kapatılmış, herkes arabasına atlamış ve trafik kilit olmuştu.

Merak ederim;

İnsanlar arabaya atlayıp nereye ve neden gider?

Açık bir cafe buldum, oturup kahvemi içerek ortalığın sakinleşmesini bekledim.

Allahtan etrafta kutup ayısı yoktu!!”

İNANMAYIN

1 Mayıs 2025 Perşembe günü, akşam saatlerinde, ‘İyi geceler, sevgiyle’ diyerek önemli bir paylaşım yapan Prof. Dr. Naci Görür, ‘Bakın duyurusunda ne yazmış?’

‘Sosyal medyada tarafıma aitmiş gibi paylaşılan resim gerçeği yansıtmamaktadır.

Görselde yer alan cümleler şahsım tarafından hiçbir mecrada söylenmemiştir ve bu tür içerikler, bilgi kirliliğine ve toplumda gereksiz paniğe yol açmaktadır.

Lütfen yalnızca resmî açıklamalarımı X (Twitter) ve Instagram hesaplarımdan takip ediniz.

Bilgiye dayanmayan bu tür paylaşımların yayılması, hem toplumsal güveni hem de bilimsel ciddiyeti zedelemektedir.

Gereği yapılacaktır. ‘

Ünlülere ait bu tür sayısız haberler yazıldığı gibi dolandırıcılar için de sıkça, akla hayale gelmedik şekilde kullanılmaktadır.

Sayısız anımsatmalar yapmamıza rağmen, okuma ve irdeleme noksanlığı bu tür kötü niyetli insanların bir noktada iştahını kabartıyor.

Benden bir kez daha anımsatmak…

Prof. Dr. Naci Hocamızın tepkisine neden olan paylaşımı almıyorum.

İlgili olan arar bulur ve öğrenir.

‘Armut piş ağzıma düşçülere’ duyuruyorum.

KAŞLARINI ÇATARAK

Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş.

Profesör kaşlarını çatarak:

‘Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!’ demiş, imalı bir şekilde. Öğrenci biraz duraksadıktan sonra cevap vermiş;

‘O zaman ben uçuyorum…’

Profesör bu cevaba oldukça çok sinirlenmiş.

Simasını aklına kazıdığı öğrenciye, sınavda kafayı takmış ve sınavının başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış.

Cevapları okurken, didik didik incelemiş, her ayrıntıdan puan kırmaya çabalamış.

Ancak sınavda öğrenci tüm soruları neredeyse mükemmel bir şekilde cevaplamış.

Öğrenciye bu şekilde haddini bildiremeyeceğini anlayan profesör ona bir ders vermek için sınav kağıdı gösterme bahanesiyle odasına çağırmış.

Profesör öğrenciye:

‘Sana son bir soru soracağım’, demiş.

DİĞERİNDEKİ

Yolda yürürken iki farklı torba bulduğunu hayal et, birinde ‘akıl’ var, Diğerinde ise ‘para’ var.

Sen olsan hangi torbayı alırsın?

Öğrenci:

‘Para olan torbayı almayı seçerdim.’

Profesör:

‘Ben akil olan torbayı seçerdim…’

Öğrenci:

‘Olabilir tabi. Derler ki, kişi kendinde eksik olanı tamamlamak istermiş…’

İMZAYI UNUTUNCA

Profesör bu cevaba çok sinirlenmiş, öğrencinin not defterini alıp sınav notu kısmına ‘öküz’ yazmış.

Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış.

Ancak bir dakika sonra öğrenci yine kapıyı aralamış:

‘Sayın profesör, imzanızı atmışsınız, fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz.’ der.

 



Bu yazı 2010 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Linkedin RSS
YAZARLAR
GAZETEMİZ

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI