Daha koltuğunu ısıtmayan, yeni Başkan Dr. Cemil Tugay bir sözü ile bana neleri anımsattı:
‘Boksör’ Başkan İhsan Alyanak’ın bir büyük projesi de, ‘İzmir’den Çeşme’ye tren işleteceği’ idi.
Gülenler oldu.
‘Hayal görüyor!’ dediler.
Ama çok yıllar sonra, şimdi yine İzmir halkının katkısıyla, devletten bir kuruş alınmadan yapılan metro Bornova’dan nereye kadar geldi?
Bilmeyene söyleyeyim:
Narlıdere’ye!
Kaç tane ilçeyi geçiyor?
Yakın zamanda, tabi para bulunursa, Çeşme’nin dibine Karaburun yolunun ağzındaki Yüksek Teknoloji Enstitüsüne kadar ulaşacak.
Onanmış proje böyle.
Geriyi bir atım kurşunluk yer kalıyor Çeşme’ye…
Demek ki, istenirse oluyormuş…
Mühim olan ‘kararlı’ olmak, ama bilimi arka plana atamazsınız.
İhsan Alyanak ağabeyimiz, büyüğümüz gerekli parayı da bulmuştu.
İzmir çoğu zaman ‘İstemezükçüler’ in etkisi altında kalmıştır.
Bu konuda çoğu hesap yanlışları da olmuştur.
‘Doğruya doğru!’, ‘Eğriye eğri!’ diyemez günler de yaşandı.
Sonuç ortada!
İzmir’e İstanbul halâ ‘taşra’ ya da ‘Büyük köy!’ gözüyle bakıyor.
Ama son gelişmelerden, ilerlemeden haberleri yeni yeni oluyor.
ULUSLARASI SORUN
Hızımı alamadım devam ediyorum, kayıtlara girmesi için;
Alsancak’ta garın bulunduğu yerde trafik sıkışıyordu.
Öğrenciler okullara, çalışanlar işlerine zamanında ulaşamıyordu.
Aynen İstanbul’daki trafik sıkışıklığı gibi…
En büyük engellerden biri de, Talatpaşa Bulvarı’nın girişinde, köşedeki İngiliz Konsolosluğunun da bulunduğu kilise idi.
Uluslararası anlaşmalara göre, tuğlasına bile dokunulamaz.
İhsan Alyanak bu sorunu, halkın menfaati için nasıl aştı?
Söyleyeyim:
Spor Yazarı ‘Hoca’ isimli Mühendis Yüksel kardeşimiz, bu sırada Belediyenin Mimar- Mühendisi olmuş, yol ve kaldırımları düzeltmesi görevi verilmişti.
Gece yarısı Mühendis Yüksel Beyi arada İhsan Alyanak, ‘Kalk operasyona gidiyoruz!’ dedi,
Mühendis Yüksel Beye ve yardımcılarından İzmir’in temizliğinden sorumlu Ünal Beyi de uyandırdılar, ‘Gece ekibini topla, hazırlan’ denildi.
Bu arada bir de büyük vinç getirildi, Alsancak’a sabaha karşı…
İzmir uyurken…
Başkan İhsan Alyanak’ın talimatı ile vinç sanki kaza olmuş gibi, hızla klişenin bahçe duvarını yıktı.
Mühendis ‘Hayatı tehlikesi vardır!’ şeklinde rapor tuttu.
Temizlik işleri yıkıntıyı temizledi.
Ustalar, yolun genişleyeceği, bugünkü haline getirdiler.
Aynı zamanda Garın köşesindeki Demiryolu Hastanesi’nin bahçesine de by- pas yapıldı, sorun çözüldü.
Bu kez Papa’dan tutun da İngiltere devreye girdi.
‘Siz bizim kilisemize nasıl dokunursunuz?’ diye…
Her bakımdan uluslararası yasalar da, anlaşmalar da onlardan yanaydı.
Konuşmalar, görüşmeler, ‘insanlık için!’ dediler.
Sonunda ‘Tamam ama bir daha olmasın!’ dediler, sulh olduk.
Büyük ve ‘cesur’ Başkan İhsan Alyanak’ın İzmir için çok ama çok büyük projeleri vardı.
Yapması ve önü daha sonra ‘darbe’ ile önlenmiş oldu.
BUCA- İZMİR SU SAVAŞI
Buca Belediye Başkanı, önceki bakanlardan Işılay Saygın ile ‘Buca’nın suyunun sıkıntı çekilen İzmir’e verilip verilmemesi büyük tartışmalara neden oldu.
Bu tartışmalar ve olaylar yıllarca sürdü.
Hepsi kitap yapılacak konular.
‘Asfalt’ lakaplı Başkanlarımızdan Osman Kibar, makamı seçimi kazanan İhsan Alyanak’a teslim ederken yanlarındaydım.
‘Kadının dediği oldu!’ dedi.
Çünkü susuzluk son safhada idi.
Çamaşırlar da insanlar da yıkanamıyor.
Bulaşıklar birikiyordu.
Belki de gece yarısı bir saat gelecek tazyiksiz şehir şebekesi ihtiyacı tam karşılayamıyordu.
İşte o seçimi ummadığı ve beklemediği şekilde kaybeden Osman Kibar, ‘can dostu’ rakibine şunları söyledi:
‘İhsan seni tebrik ediyorum. Benim gibi seçimi kaybetmemek istersen, öncelikle İzmir’in su sorununu çözmen lazım!’
Ve İhsan Alyanak, Menemen’den, içinden ‘araba geçecek’ büyüklükteki, özel döküm, dev basınca dayalı, beton borularla İzmir’e su getirdi.
Açılış ya da vanaların açılış törenine zamanın başbakanı Süleyman Demirel de katıldı.
Güzel sahneler yaşandı, konuşmalar oldu.
Bir gün o anekdotları da anlatırım, zamanın politikacılarına, liderlerine örnek olsun diye…