Batılılaşma cereyanından dünürbaşı da nasibini aldı. İnsanların evliliğe, sadece cinsel açıdan bakmaları sebebiyle dünürbaşının adı “çöpçatan” oldu. Yapılan işler hafife alınmaya hatta alay konusu yapılmaya başlandı.
Bekârların evlendirilmeleri, toplumda her kesin görevli olması gerektiği gerçeğini unutan bazı insanlar, kendi atıl durumlarının hesaplarını nasıl vereceklerini düşünmeden, bu konuda çalışma yapmaya istekli olanlarında önünü kesmeye kalkışmaktadırlar.
“Sana çöpçatan derler. Sakın sen bu işlere karışma” veya “iyi çıkarsa kendilerinden, kötü çıkarsa senden bilirler” şeklindeki yalan-yanlış tavsiyeleri çevrenizde birçok kişiden duyarsınız. Bu tip sözler sizin şevkinizi kırar, evlendirme konularında yardımcı olamaya korkarsınız. Böylece “bekârlarınızı evlendirin” hükmü yürürlükten kalkmış olur ve çevreniz birçok bekâr insan oluşmaya başlar. Diğer taraftan da “Bekârlık sultanlıktır” tekerlemesi ile bu kıvılcım ateşlenir. Hâlbuki “Evlilik sultanlıktır.” Evlenip yuva kurmak, sevincinizi ve üzüntünüzü paylaşan bir eşe sahip olmak, çocukları olmak ve onların sevgisini paylaşmak gibi mutluluk düşünülebilir mi hiç?
Ve eğer bekârlık sultanlık olsa idi, Hz. Âdem’i Cennet gibi bütün ihtiyaçlarını zahmetsizce karşıladığı bir yerde yaratan Allah (c.c) ona, Hz. Havva gibi bir eş yaratarak onu yalnızlıktan kurtarır mıydı?
DERDE DEVA OLMAK
Uzun yıllar topluma ve bilhassa gençliğe hizmet amacıyla çalışmış bir kardeşiniz olarak toplumdaki bu dertleri bilmeme rağmen 2000 yılı başlarında kurmuş olduğum Yuvamız Evlendirme Bürosu ile dertleri daha yakından tanıma imkânına sahip oldum.
Evlendirme çalışmalarına büro olarak başladığım günlerde bazı arkadaşlarım ve akrabalarım, yukarıda da belirttiğim sözlerle gibi cümlelerle beni alaya almaya başladılar. Çalışmalarımı topluma duyurmaya uğraştım. Haber bültenleri neşrettim. Röportajlar yaptım. Makaleler hazırladım. Reklâmlar vermeye çalıştım. Her seferinde basın ve yayın organlarında zorluklarla karşılaştım. Hatta parasını ödeyerek reklâm vermek istediğim bir gazetenin Ankara reklâm müdürü; “ Biz bu reklâmı neşredemeyiz. Sonra bize ne derler?” demez mi?
Yaptığım işin haram, yanlış ve yasa dışı olmadığını bildiğimden, kimseden çekinmeden çalışmalarıma devam ettim. Şimdi çalışmalarımız 25 yılını doldurmuş ve 184 çift 368 kardeşimiz yuvalarını kurmuş bulunmaktadırlar.
Çok şükür… Bir insanın inandığı doğruları hayata hâkim kılmasından daha tabii ne olabilirdi.
Çalışmalarımız, HAY-DER Hayırda Yarışanlar Derneği bünyesine devam ediyoruz. Çalışmalarımızı daha da geliştirerek “YUVAYI KURUYOR VE KORUYORUZ” şekline getirdik. Çünkü kurulan yuvaların madden ve manen desteklenmesi ve yıkılmasının önlenmesi de gerekirdi..