Bugun...


İBRAHİM ORTAŞ

facebook-paylas
Toprak Yaşamın Kaynağı (2)
Tarih: 09-12-2024 13:22:00 Güncelleme: 09-12-2024 13:22:00


Bu arada AB Toprak Stratejisine göre, AB'deki toprakların yaklaşık %60 ila %70'i sağlıklı değildir ve ciddi bozulma süreçlerinden mustariptir. %60 -70 oranında toprakları fonksiyonel özeliklerini kaybettiği ve/ya tarımın dışına çıkmış durumda olduğu belirtiliyor. Toprakların sağlığının bozulması AB’ye masrafının yaklaşık 50 Milyar Euro olduğu belirtiliyor.

AB topraklarının bozulması ve iklim değişimleri ile artan afetler ve çölleşme riski durumunun daha da vahim bir duruma dönüşeceğini bildiriyor.

  • Topraklar besin elementi açısından fakirleştiğinde, bitkisel gelişim için besinlerce destekleme ve üretme kapasitelerini kaybederler. Buna bağlı olarak besin değeri düşen toprakta gıdaların üretimi de doğal olarak azalır ve zamanla bitki gelişmez
  •  Toprağın besin içeriği çok yüksek olduğunda bitkiler ve hayvanlar için toksik bir ortam oluşturur, çevreyi (toprak, su ve atmosfer) kirletir ve iklim değişikliğine olumsuz katkıda bulunur.

 

Topraklarda Azalan Besin Elementi Kaybının Giderilmesinde Gübrelemenin Yeri

Toprak verimliliğinin kaybı düşük ürün verimine ve ürün başarısızlığına yol açarak yerel popülasyonları açlığa, yetersiz beslenmeye ve sosyal olarak yoksulluğa kadar sürükler. Besin dengesizliği, ilk on toprak tehdidinden biri olarak tanımlanmıştır. Gizli açlık (mikro besin eksikliği olarak da adlandırılır) besin açısından fakir beslenmeye atfedilir ve besin açısından tükenmiş topraklarla doğrudan bağlantılıdır. Dünya nüfusunun üçte ikisinden fazlası bir veya daha fazla temel mineralden başta çinko (Zn), demir (Fe) ve ıyot (I) gibi elementlerden yoksun olduğu çok sık rapor edilmektedir. Buna bağlı olarak insan sağlığı olumsuz yönde etkilenmektedir.

  • Gerek hasat yoluyla uzaklaştırılan besinlerin ve gerekse yanlış toprak ve bitki yönetimi sonucu toprakta azalan besinlerin biyojeokimyasal döngülerle kaybolduğunda veya zayıfladığında takviye besin elementi sağlanması yani gübre ile ortamın yeniden besinlerce tamamlanması/değiştirilmesi gerekir. Gübreler, mineral, suni, organik veya geri dönüştürülmüş kaynaklardan elde edilen kimyasal maddeler veya malzemelerden oluşmaktadır.
    Sentetik ve mineral gübre girdilerine atfedilebilen ortalama verim yüzde 40 ila 60 arasındadır ılıman iklimlerde ve tropik bölgelerde genellikle çok daha yüksek düzeydedir. Bazı bölgelerde sentetik ve mineral gübre kullanımı küresel ortalamaya kıyasla çok düşüktür. Gelişmiş ülkeler daha fazla gübre üretmekte ve kullanmakta, Afrika ve diğer yoksul ülkelerde gübre kullanımı daha düşüktür.
  • Suni ve mineral gübre kullanımı son 50 yılda %500 oranında artmış. 2020 yılında küresel olarak tarımda 266 milyon ton sentetik ve mineral gübre kullanılmıştır. Dünyadaki mineral ve sentetik gübrelerin %90'ından fazlası otuz ülkede kullanılırken, sadece dört ülke (Çin, Hindistan, ABD ve Brezilya) %50'den fazlasını kullanmaktadır. Çin mevcutta dünyadaki gübrelerin % 30 kadarını kullanmaktadır. Mineral gübrelerden azotlu (N) gübrelerin kullanımı ise %800'lere kadar yükselmiş, çevrede yıkıcı sonuçlara yol açan reaktif azot fazlası oluşmuştur. 2020 yılında 266 milyon ton mineral gübre kullanılırken ayını yıl on kat daha düşük oranda yaklaşık 28 milyon ton organik gübre kullanılmıştır. Yıllar için bir tarafta mineral gübre kullanımı artarken, organik gübre kullanımı az olduğu için toprakta organik madde kaybı yaşanmaktadır. Birçok bölgede son 70 yılda kullanılan başta azotlu gübrelerden kaynaklanan aşırı kullanım, besin maddelerinin yıkanması, biyojeokimyasal döngülerin değişmesi, su kütlelerinin ötrofikasyonu ve sera gazı emisyonları yoluyla toprak ve su kirliliği oluşmaktadır. Sonuç olarak, gübreler aracılığıyla uygulanan azotun neredeyse yarısı besin zincirine girer ve geri kalanı çevreye kaybolur. Tarımsal emisyonların %38'i N2O'nun (CO2'den 300 kat daha fazla küresel ısınma potansiyeline sahip güçlü bir sera gazı) salınmasından kaynaklanır. Öte yandan, azotlu gübreler ne yazık ki dünya nüfusunun %50'sini beslemekten sorumludur. Gübrelerin yetersiz kullanımı çok sayıda insanın yeteriz ve açlık sınırında beslenmesi anlamına gelmektedir.

Çoğu yarı kurak bölgelerde tuzluluk, asitleşme ve toprak bozunumu başlamıştır. Çok fazla gübrelenen alanlarda ise besin girdilerinin yüzde 50-60'ı gibi önemli bir kısmı atmosfere gaz olarak uçması veya taban sularına karışması sebebiyle bitkisel üretimde kullanılmaz duruma gelir.  



Bu yazı 2016 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Linkedin RSS
YAZARLAR
GAZETEMİZ

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI