Eski zamanların birinde bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış.
Yaşarmış yaşamasına ama civardaki çakallar bir türlü rahat bırakmazlarmış onları.
Hemen her gün saldırıyorlarmış bu öküz sürüsüne.
Öküz dediğin de öyle yabana atılır bir hayvan değil. Bir araya toplandılar mı kolayca def etmesini bilirlermiş bu çakalları...
***
Gün geçtikçe çakalları almış bir kaygı.
"Herhalde bize bu otlağı terk etmek düşüyor", demiş çakallardan birisi.
"Evet", diye tasdik etmiş diğerleri.
"Nereye gideriz", diye düşünürlerken “bir dakika", diye bir ses duymuşlar gerilerden.
Herkes dönüp bakmış sesin geldiği tarafa.
Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi olan topal çakalmış söze atılan.
"Hayır", demiş "hiçbir yere gitmiyoruz. Siz bana bırakın, ben hallederim bu işi."
İnanmamış hiçbiri ona ama "haydi bir şans verelim ne çıkar", diye düşünmüşler...
***
Topal çakal elinde beyaz bayrak gitmiş öküzlerin yanına.
Öküzlerin lideri olan boz öküz sormuş ne istediğini.
Topal çakal;
"Saygıdeğer öküz efendiler", diye başlamış lafa.
"Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Evet size defalarca saldırdık, ama niye biliyor musunuz? Hep o sizin aranızdaki sarı öküz yüzünden. Onun rengi gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Onu gördüğümüzde ne kadar barışsever olduğumuzu unutup size saldırıyoruz. Bunların hepsi sarı öküzün suçu. Verin onu bize, siz kurtulun biz de barış içinde yaşayalım!"
***
Boz öküz, diğer önde gelen öküzler ile görüşmek üzere geri çekilmiş. Toplantıda öküzlerin tamamı sıcak bakmışlar bu teklife.
Bir tek yaşlı benekli öküz "olmaz", demiş ama kimseye dinletememiş sözünü.
***
Zavallı sarı öküz teslim edilmiş çakallara.
Diğerleri üzülmüşler üzülmesine ama elden ne gelir ki!
Bütün sürünün selameti için feda olsun sarı öküz.
Gerekliymiş bu!
***
Gerçekten de günlerce sürüye saldıran olmamış.
Huzur içinde geçer olmuş günleri.
Ama çakal milleti bu, ne kadar sabreder ki?
Hele öküz etinin tadını aldıktan sonra...
"Acıktık", demişler bir gün.
***
Topal çakal tekrar boz öküzün yanına giderek "selam", diye girmiş söze:
"Gördünüz ya biz çakallar ne denli uysal milletiz. Epeydir saldırmadık size. Yalnız buraya bunu söylemek için gelmedim. Büyük bir problemimiz var!"
"Nedir?", demiş boz öküz merakla.
"Şu sizin uzun kuyruklu öküz", demiş topal çakal ve devam etmiş:
"Öyle uzun bir kuyruğu var ki nereden baksak görünüyor. O kuyruğunu salladıkça bizim de aklımız başımızdan gidiyor. Gözümüz dönüyor. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Gelin verin onu bize bu mevzuyu burada kapatalım. Eskisi gibi barış ve huzur içinde iki taraf da hayatını sürdürsün."
***
Boz öküz yine istişare yapmış sürünün ulularıyla.
Hepsi de "verelim gitsin", demişler.
Yine sadece benekli öküz olmuş karşı çıkan.
İstişare daha da kısa sürmüş bu defa.
Dışlamışlar uzun kuyruklu öküzü sürüden.
Saatler sürmüş zavallının çırpınışları ama sonunda o da yenik düşmüş çakallara.
***
Tekrar tekrar yinelenmiş çakalların isteği.
Her defasında içlerinden birini feda etmiş öküzler.
Her geçen gün daha da semirmiş çakallar, alabildiğince güçlenmişler.
Öküzler ise her geçen gün daha da zayıflamışlar.
Azaldıkça azalmışlar.
Çakallar küstahlaştıkça küstahlaşıyorlarmış.
Artık bir sebep bile söyleme gereği duymadan;
"Verin bize bu öküzü sonra karışmayız", derlermiş sadece.
Zavallı öküzlerin "hayır", diyebilecek güçleri kalmamış.
Hepsi birer birer can veriyormuş çakalların pençesinde.
Boz öküz de aralarında olmak üzere birkaçı kalmış en sona...
***
Bir gün kalan öküzler bir araya toplanıp durum değerlendirmesi yapmışlar.
Öküzlerden biri:
"Ne oldu bize. Neden bu kadar azaldık. Oysa ne kadar da güçlüydük çakallara karşı. Bu kavgayı ne zaman kaybettik?", diye sormuş ortaya.
"Biz bu kavgayı", demiş benekli öküz, gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla titreyerek;
"Sarı öküzü verdiğimiz gün kaybettik!.."
***
Şimdi size bir soru?
Tarihte görülmemiş sorunlar yaşıyor insanımız ve ülkemiz.
Peki biz bu duruma nasıl geldik?
İpin ucunu ne zaman kaybettik?