Devletlerarası ilişkilerde eğer taraflar birbirine karşı dürüstse herhangi bir problem çıkmaz. Elbette ülkelerin çıkarları vardır ve çıkarlarını da koruyacaktır. Meydana gelen görüş ayrılıkları da diplomasi masasında çözülür. Buna uluslararası ilişkiler ve diploması diyoruz. Eğer bu hukuki yolu tercih etmeyip “Güçlüler Hukuku’nu” uygulamaya koyarsanız, sonuç önce çatışmaya sonrada savaşmaya dönüşür. İşin garibi, hem Doğu Akdeniz’de, hem de Kafkasya’da güçlü olan posta atmıyor. Hakları olamayan bazı çıkarları alabilmek için piyon kullanan güçlüler, bölgede her türlü provokasyonu yapıyor.

Bu provokasyona alet olan Ermenistan Azerilerden dayağı yedi oturdu. Kendisini kışkırtanlar ortada yok. O provokatörler masada bile Türkiye’nin varlığından çekindikleri için Rusya, ABD ve Fransa bir şer üçgeni kurdu. Ermenileri kışkırtan bu üçlü ne yazık ki; Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ı kışkırtıyor. Turizmden başka hiçbir geliri olamayan Yunanistan özellikle Fransa’nın kışkırtıcı çağrısına cevap verdi.

AB Zirvesi’nde istediğini de elde edemeyen Fransa ve Yunanistan Türkiye’nin damarına basmaya devam ediyor. Son kışkırtmada artık “yüzsüzlüğün bu kadarına pes” dedirtecek cinsten.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, kendi ilan ettikleri Nawtex’in Türkiye’nin Cumhuriyet Bayramı’na denk geldiğini unutmuş gibi görünerek 28 Ekim’de 2. Dünya savaşına katıldıkları gün olduğunu öne sürdükleri sözde bayramlarını bahane etti.

Hatırlatmak lazım. O yıllarda Yunan halkı aç kalmıştı ve karınlarını Türkiye doyurmuştu.

İşte kendisini bakan zanneden o kişi bunu bile bilmeyecek kadar tarih cahili bir kişi mi yoksa ağabeyleri adına provokasyon yapan bir zavallı mı?

Yunan Bakan mütedeyyin Yunanlıya yazık ediyor…