Bilmiyor musunuz; Doğa insanları asla aldatmaz, kendi kendisini aldatan sadece insanlardır. Çünkü kimse kendisini sorgulamıyor, olaylara herkes objektif bakıyor. Çoğu zaman insana derler, ya hayat bu işte gelir ve geçer. Evet hayat gelir geçer ama bazen teğet geçer, bazen deler geçer, bazen deşer geçer, bazen insanın yüreğini parçalar geçer.
Evet hayat bu işte yine de gelir geçer. Hayatın içinde bir varmış bir yokmuş ile başlayan masallar içinde büyüdük. Her halde bu yüzden hayatın acısı da tatlısı da bir varmış, bir yokmuşlar ile mücadele edip gidiyoruz. Hani derler kimler geldi kimler geçti onun için hayat bir günde bozulmadı ki bir günde düzelsin, bozulan insanlardır. Çünkü önce insanlar kendilerini düzeltmelidir. Ne garip bir dünya; Doğduğumuz zaman dünyaya yanımızda hiçbir şey getirmiyoruz, giderken de hiç kimse yanında bir şey götüremiyor. Yani eli boş gelip eli boş gittiğimize göre bunca savaş neden, menfaatleri için dostunu satmak neden, hırs uğruna her şey yapanlar neden, acaba gerek var mı, yani herkesin iyiliği kötülüğü kendisine kalacağına göre, insanca yaşamak kimseye zarar vermemek daha iyi olmaz mi?
Bu konuda bazı insanlar herkese laf yetiştirmekten dolayı, kendilerini yetiştirmeyi unutuyorlar. Dünya hali, bazı insanlar kendi alemlerinde yaşarlar onlar için dünya dönmüş ya da durmuş fark etmez onlar sadece kendi iç dünyalarında yaşamaya devam ederler. Dışarda ne olup bittiğini çok da fazla önemsemezler. Tabiri caizse hiç bir şey onların umurlarında değildir. Nasıl bir vurdum duymazlık içerisinde dönme dolap gibi dönüp duruyoruz.
Bilemiyorum dünyanın bu çarpık düzenine ayak uydurmaya çalışmak çok zor; çünkü gözler kör, kulaklar sağır yalandan ibaret olan bir düzen içerisinde insanın ne gibi bir beklentisi olabilir ki. İnsanları karalamaktan, yalan dolan konuşmaktan çekinmeyen, iftara atmayı ve çamur at izi kalsın gibi sıradan bir olay normalmiş gibi algılayan, adaletsizliğin ve haksızlığın diz boyu olduğu bu dünya düzenin içerisinde, nasıl bir çarkın içindeyiz. Nereye gidiyoruz?