Bazen insan, zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyor. Beklemekten bekletilmekten her ikisi de kötü, hazin tarafımız da yaşantımız. Zaman ilerledikçe, bu defa geçinmek için para kazanmanız gerekiyor, bu seferde sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar, dostluk bekliyor, dostlarından sadakat, çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor, saadet bekliyor.
Zaman ilerliyor bir gün daha geçti ömürden. Aradıklarının çoğunu bulamıyor, beklediklerinin çoğu gelmemiş ya da gelmek istememişlerdir. bir insan olarak akan zaman içersinde çökmeye başlıyor sonra bu alemden göçüp gidiyor. İşte insan olarak yaşamak maceramız bu. Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak ve yaşayıp beklerken ölmek. İnsan hayattan yorulduğunu zannediyor. Halbuki en çok kendinden ve yaptığı fedakarlıklardan yorulduğunun farkına varıncaya kadar iş işten geçmiş oluyor.
Öyle bir duruma gelmişiz ki yaptığınız fedakarliklari anlayacak kimse kalmamıştır çünkü herkes kendi aleminde kendi dünyasına kapılmış bir yerlere gidiyor. Yine insanın içinde sönmeyen umutlar, bir umut daha belki olur ya bir umit daha var beklentisi ile hayallerimizin zaman zaman gelip gittiğinin farkında olmuyoruz . Her doğan yeni güne başlarken insanın içinde sönmeyen ümitler ve hayaller bizimle birlikte yeni güne başlarlar, herkes her şeyin iyi olacağını umut ederler kimse hayal kırıklığı yaşayacağını aklına bile getirmez.
Hayatımız da hayal kırıklıkları da olacağını unutmamak gerekir, kimse hayal kırıklıkları ile yaşamak istemez, maalesef hayal kırıklıkları da hayatın bir parçası. Her sabah gökyüzünün maviye dönüşünü izlenirken, bir gün daha bu yeni gün hayatın tadı tuzumu olacak yoksa yeni bir karanlığın başlangıcı mı olacak kimse bilemez. Sadece bilinir ki o gün de geçecek, gece olacak, gün tekrar doğacaktır, koşuşturmacalar tekrar yaşanacaktır, ama hep bir umut vardır gün doğarken, sessizliğin verdiği huzurla ümit edilir, yeni bir şey, farklı bir şey yaşanacağını, hayatın hep daha iyiye gidecegini, düşündürür insanı .