Hayatın zorluklarını yaşayan tek insan sadece bizler değiliz. Çünkü herkes kendi yaşam mücadelesinde üzerine düşeni yaşıyor. Öyle bir duruma gelmişiz ki herkes derdini anlatacak bir yer arıyor. Kimse kimseye derdin var mı yok mu diye soran yok. Ama insanın kendi vicdanı her sözden daha ağırdır. Çaresiz kalmak kadar kötü bir şey yoktur, ışıklar arasında kararmış, tek lamba gibi hisseder insan kendisini. Üzerinize atlas ribada giyseniz ruhunuz siyahsa üzerinizdeki renklerde solar. Eğer ruhunuzda kötülük varsa her şey yoluna girmiş olsa bile mutlaka bir yerde solmuş renkler üzeriniz de belirir. Biliyormusunuz?
Bir damla yağmur düşünce toprağa Toprak anlıyorda, ama bizler öyle bir duruma gelmişiz ki insanı, insan anlamıyor yada anlamaktan zorluk çekiyor. İnsan her zaman parlak günler kalacak diye bir garanti yoktur.
Gün gelir parlak günler de uçup giden günlerle birlikte hayat da akıp gitmeye devam eder. Akan hayatın sonunda insanda bir bunalım bir ötekini izler. Ağlasak da sızlasak da fayda etmiyor, çünkü içimizde biriken sustuklarınız günü geldiğinde avuçlarımıza tek tek dökülen inci taneleri gibi ellerimizin arasından kayıp gider. Bazen dertleşecek sırdaş bir dost arar insan,dertli insanların hislerine kulak vermek lazım. Onları köşeye sıkıştırmak değil dertlerine sorunlarına ortak olmak gerekir. Çoğu insan en ufak bir sorunu bile kafaya takıyor,eğer üstesinden gelmediğimiz bir sorunumuzu kafaya takmaya başlarsak sorunların ardı arkası kesilmez.
Onun için unutmayınız ki insanlar da rakamlara benzerler; durumlarına göre değer kazanırlar. Burada reklamın kalitesine anlamına ve manasına göre nasıl belirleniyorsa sizde insanın kalitesini ona göre değerlendirmelisiniz Bir dönüp maziye bakınız geçen iyi yada kötü günleriniz bir sinema filimi şeklinde göz önünüze getiriniz sanki gelecekteymişsiniz gibi artık dönüp yaşadığınız hayata baktığınızda; Herkesin hayatı gibi sizinde hayatınızın bir roman olduğunu göreceksiniz ve diyeceksiniz ki gerçekten hayat bir roman gibi.