Değerli okurlarım,

Öncesinde basına intişar eden 2 başlıkta topladığım Türk milli eğitim sistemiyle ilgili eleştirilerimi bu yazımla sonlandıracağım.

Türk milli eğitim sistemiyle ilgili ilk yazımda, okuldan alınan eğitimin aile eğitimini desteklemesinin önemli olduğundan bahsetmiştim. 2. yazımda ise Türk milli eğitimindeki aksaklıkları ele alarak kendi kanaatlerimce çözümler sundum.

Türk milli eğitimiyle ilgili bu başlıktaki son yazımda ise Türk milli eğitim sisteminde tamamlanması gereken birkaç noktaya daha değinip yazımı sonlandıracağım.

Şıklı sınav sistemiyle başarının ölçülmesi, öğrencinin yeteneklerini keşfedememesindeki önemli etkenlerden biri olup Türk eğitim sistemimizdeki eksiklikler arasında gösterilebilir. Sınav sorularının sorgulamaya yönelik değil de şıklı sorulardan oluşması, öğrenciye ezbere bir sistemin dayatıldığını örnekler niteliktedir. Çünkü öğrenci şıklı soruları yanıtlarken sorgulama yeteneğini değil hafızasında var olan ezbere bilgileri kullanmaktadır. Bu durum da öğrencilerin düşünme, sorgulama dolayısıyla çok yönlü bir kişilik yapısı geliştirmelerini ve bilimsel üretimlerde bulunmalarını engellemekte olup öğrencileri başarılarının yeterince ölçülmediği olumsuz bir rekabet ortamına sürüklemektedir.

Sınavlarda şıklı sorular yerine klasik sorular sorulması, öğrencilerin kendilerini yeterince ifade edebilmeleri sağlayacak onları olumlu bir rekabete teşvik edecektir.

Diğer yandan Türk milli eğitim sistemini yapılandırırken tecrübeden doğan liyakatlı bireylerin yanında hızla gelişen teknolojiye ayak uyduran genç beyinlerden de faydalanılmalıdır. Bu sayede eğitimde liyakat, çabukluk ve yenilik sentezi sağlanarak bir ahenk içerisinde bilimin gerektirdiği yöntemlerle yola çıkılmalıdır. Böylelikle birey, yaşadığı çayı anlayabilecek ve sağlıklı bilimsel üretimlerde bulunabilecektir. Aksi taktirde bireyler, çağa ayak uydurmakta zorlanacağından sağlıklı bilimsel üretimlerde de bulunamayacaklardır. Bu sebeple eğitim sistemini yapılandırmada liyakatlı bireyler ve genç beyinler belirleyici olacaktır.

 Eğitim sistemimizdeki en temel sorunlardan biri de ders veren eğitmenlerin niteliğidir. Alanlarında yeterince uzmanlaşmış olmalarına bakılmaksızın yakınlık derecesi sayesinde eğitim ile ilişkilendirilen öğretmenlerin kendileri nitelikli olmadıklarından iyi öğrenci yetiştirmeleri de düşünülemez. İyi eğitim alamayan bireylerin Türk toplumuna katkısından çok zararı dokunacağından Türk milli eğitiminin çağın gereklerine uygun gelişmesi de beklenemez.

Oysaki eğitimdeki temel felsefe okumak, araştırmak ve sorgulamaktır.  Bir eğitmenin bu niteliklere sahip olması, öğrencilere de bu özellikleri aktarabilmesi açısından önem taşımaktadır.

Üniversite sınavlarında öğretmenlik puanlarının çok düşük olması, eğitim gibi önemli bir konunun önemsizleşmesine ve Türk eğitim kalitesinin de düşmesine sebep olmaktadır.

Öğretmenlerin emeklerinin karşılığını alamaması da eğitim sisteminde gündeme alınması gereken sorunların başında gelmektedir. Sizin de hatırlayacağınız gibi başöğretmenimiz büyük Atatürk’ün öğretmen maaşlarının vekil maaşları düzeyinde olması kanaati, Türk milli eğitiminin yükselmesine işarettir. Çünkü hayat seviyesi belli bir düzeyin altında olan öğretmenler, eğitimden ziyade geçimlerini düşüneceklerinden öğrencilerini de yetiştirmekte eksik kalacaklardır. Bu nedenledir ki öğretmenlerin maddi gelirleri mutlaka iyileştirilmeli, hayat seviyeleri yükseltilmeli ve daha arı bir beyinle eğitim vermeleri sağlanmalıdır.

Başöğretmenimiz Atatürk’ün de söylediği gibi milli eğitimin gayesi; ülkeye ahlâklı, şahsiyetli, cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli ve karakter sahibi gençler yetiştirmek olmalı, milli eğitim sistemimiz de bu amaçlar doğrultusunda yaşatılmalıdır.