Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak Şili’nin ilk Marksist başkanı olan Salvador Allende 20 Haziran 1908’de liman kenti Valparaiso’da dünyaya gelmişti. Annesi koyu bir Katolik babası ise özgürlük yanlısı bir avukattı. Dedesi ise daha o zaman Kızıl Allende lakabıyla biliniyordu. General Bernardo O'Higgins Riquelme yanında bağımsızlık mücadelesine katılmış laik bir doktordu ve parlamento üyeliği de yapmıştı.
Allende de dedesinin yolundan giderek ilk olarak doktorluk mesleğini seçti. Yüksek öğretime başlamadan önce askerlik yapmış bu sırada bir eleştiri nedeniyle hapis cezası almıştı. 1926’da dedesinin yolunu izleyerek hem tıp eğitimine başladı hem de aktif olarak politikaya atıldı. Başkent Santiago’da Şili Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanlığına seçildi. Ardından Üniversite Konseyi Üyesi ve Öğrenci Federasyonu İkinci Başkanı oldu. Bir süre sonra siyasal faaliyetlerinden dolayı okuldan uzaklaştırıldı. Hayatını kazanmak için bir yandan da çalışmaya koyulmuştu. Ünlü şair Pablo Neruda ile arkadaşlık kurdu:
Bir solukta mümkün değil
anlatmak sana istediklerimi
anla beni dostum
duymasan da sözlerimi
ne ağlayıp duruyorum, ne uykudayım
seninleyim seni görmeden
ne zamandır ve sonuna kadar.
Biliyorum, düşünen vardır
Pablo ne yapıyor diye. İşte buradayım.
ararsan beni bu sokakta
bulacaksın kemanımla
hazırlanırken şarkıma
ve ölüme.
diyen ünlü şair Pablo Neruda ile arkadaşlığı işte bu yıllara dayanır Salvador Allende Gossens’in…
1932 yılında üniversiteden mezun olan Allende ailesinin politik ünü dolayısıyla sık sık iş değiştirmek zorunda kalır. Sonunda bir morgta çalışması Şili’nin toplumsal durumu üzerine radikal görüşler edinmesine yol açar. Başarılı bir sosyal tıp uzmanı olan Allende Şili Tıplılar Birliği adını alan meslek örgütünü kurar, ancak aklı politikadadır. 1933 yılında kuruluş çalışmalarına katıldığı Sosyalist Parti’den 1938’de milletvekili olup henüz 29 yaşında parlamentoya girer.
Şili Komünist Partisi 1921’de Luıs Emılıo Recabarren’in kurduğu Sosyalist İşçi Partisi’nin devamıydı. Özellikle sendikal faaliyetlerde bulunan KP 20’li yıllarda sonra birçok defa yasadışı ilan edilmesine rağmen işçiler arasına kök salmayı, örgütlemeyi başarabilmişti. 1933’te birçok sosyalist ve devrimci parti, eğilim ve grubun birleşmesiyle oluşan Sosyalist Parti ise 1959’dan itibaren Castroculuktan esinlenmeye başlamıştı. İçinde kısa adı MİR olan Devrimci Sol harekete sempati duyan hatırı sayılır bir grup vardı…
1959’daki Küba devriminden etkilenmiş radikal öğrenci hareketinin sözcüsü olan ve silahlı mücadeleyi benimseyen devrimci ve tutarlı yapısıyla MİR hem öteki silahlı gruplardan hem de diğer Castrocu hareketlerden farklılıklar taşıyordu. Birçok kesimin içinde varolduğu MİR Unidad Popular’a dahil değildi. !970 seçimlerinden önce Salvador Allende lehine eylemlerini durdurmuştu çünkü UP’nin programı Hristiyan Demokratların başlayıp ta bitiremediği bütün reformların yerine gelmesini özellikle toprak reformuyla başta bakır madenleriyle sanayinin millileştirilmesini ve eğitimle sağlık alanında halkçı düzenlemeleri öngörüyordu . Şili siyasal hayatında 1938’de başlayan ve askeri müdahalelere son veren halk cepheleri döneminden bu yana hep umutla beklenen fakat birtürlü gerçekleştirilemeyen hedeflere erişmeyi vaat ediyordu.
Program yeni bir geçiş ekonomisini yani karma ekonomiyi içeriyordu. İşçilere, köylülere, kamu çalışanlarına, meslek gruplarına ve işadamlarına kadar geniş bir kesimi hedefliyordu. Ancak doğal olarak seçimle gelen zafer ve alınan anayasal yetkiyle elde edilen taviz Allende’nin sosyalist partisinin hedeflere ulaşılmasını ve sürecin sosyalist perspektifinin güvence altına alınmasını sağlayacak, geçmiştekinden daha yüksek kapasiteli, devrimci bir sınıf ideolojisi ve politikasına karşılık gelebilecek hareket alanını da daraltıyordu.
UP’nin programı 1971 boyunca öngörüldüğü şekilde gerçekleştirildi. 1972 ortalarına gelindiğinde devletleştirmeler ve tarım reformunun hızlandırılması sonucunda işsizlik büyük ölçüde yokedilmiş sanayideki kapasite kullanım oranı yüzde 75’ten 90-100’lere kadar yükselmiştir. Asgari ücret arttırılmıştı, başta işçiler olmak üzere halkın alım gücü yükseliyordu, enflasyon ise yüzde 8’e indirilmişti.