Önce fakülte ve y.okul bazında çözüm bulmak, sonra dernekleri tek bir çatı altında toplayarak sorunlara bütüncül çareler aramak ve federasyon ve üst organları oluşturarak çözümleri demokratik biçimde yetkili organlara sunmak da hayal oluyordu.
Daha sonraki ÖTK’lerin devreye girdiği öğrenci derneklerinin işleyişinde YÖK genelgesi uyarınca her fakülte ve y.okulda öğrenciler temsilcilerini tekrar seçebileceklerdi. Seçilen fakülte ve yüksekokul temsilcilerinden ÖTK oluşturulacak bu kurulun yine seçimle belirleyeceği üniversite öğrenci temsilcisi ise elçilik yaparak, öğrencilerle ilgili konularda üniversite senatosuyla, üniversite yönetim kurulunun toplantılarına katılıp sorunlarını iletebilecekti. Genelgeden sonra seçim takvimi işlemeye başladı. Her fakülte ve y.okul biriminde ayrı ayrı öğretim elemanlarından oluşan sandık kurulu gözetiminde sonuçlar “kapalı oy-açık tasnif” usulüyle belirlenerek sözde demokratik seçimin kuralları işlemeye başlamıştı…
Eğitim bileşenlerinin sorunları katlanarak büyüyor…
Günümüzde öğrencilerin ekonomik koşulları, yeterli ve dengeli beslenememe, barınma gibi yaşadığı temel sorunları yanında yönetimden kaynaklanan yığınla sorun var. Devlet kurumlarının patronlara peşkeş çekilmesi, hızla taşeronlaştırılma, toptan özelleştirme gibi uygulamalardan eğitim kurumları da nasibini almış bulunuyor. Katkı payları, haraçlar, pahalılaşan ders kitapları vs. bir sürü zorluk ve engel özellikle emekçi çocuklarının üniversite okuma olanağını elinden almakta, sistemin tüm olanaklarından yararlanan ve ülke coğrafyasının önemli bir bölümünü görmezden gelen belli bir zümrenin eğitimine talip bir eğitim anlayışı fırsat eşitliğini yok saymaktadır.
Bugün ise artık öğrencilerin temsil ile örgütlülüklerinin yeniden sorgulanması, geleneksel ilerici ve demokratik yapıların sağlanması gerekmekte. Bu görev ve sorumluluk başta gerçekten çağdaş ve demokratik bir yaşamın var olduğunu iddia edenlere düşüyor. Zira gençliğin yeniden ve bütün var gücüyle, enerjisiyle bu kurumları sahipleneceği ve örgütlülüklerini bu yönde göstereceği kesindir…
Üniversitelerde bir elin parmaklarını geçmeyen demokratik ve kurumsal birlikteliklerin dışındaki tele-vole beraberliklerinin hiçbir etkisi, yetkisi ve söz sahipliği olamaz. Öğrencilerin seçme ve seçilme hakkını her şeyden önce mücadele belirlemelidir.