Böyle diyordu William Shakespeare. Gerçekten bir gümbürtü kopuyordu. Artık işler doğaüstü güçlere bırakılmıyordu. Ortaçağın küçük ve kapalı toplulukları yokolmuştu. Onların daha önce benimsenen yasallık ölçütlerinin de geçerli yanı kalmamıştı. Eşitsiz bilincin kaynağı kapitalizmdi ve kapitalistler eğitimli bir insan, bilinçli topluluklar istemediler. Hele bilinçli bir işçi sınıfını hiç istemediler.
Ancak “sınıf” 19.Yy’da ideolojisini bulmuştu. Gelişen sınıfsal bilinç yönetim, kendi demokratik anlayış ve kurduğu örgüt yoluyla yapılan köklü değişmeler sonucunda kendi özaygıtı olarak meyvesini sunmuştu işçi sınıfına…
19.Yy’da eskinin formülasyonuyla işçi sınıfıyla ve özörgütleriyle başedilemeyeceğini anlayan kapitalizm ise buna karşılık insanlığa yeni olmayan ilkelliğin ve barbarlığın bir yöntemi olarak savaşı yeniden sundu. Bu defa üstelik hem daha acımasız hem daha da kıyıcı…
Burjuvazinin ve emperyalizmin hizmetinde işbirlikçi faşizm dünya işçi hareketine ve gelişen uluslar mücadelelerine de en büyük düşman oldu. Ultra emperyalist sistemin dümeninde ABD odaklı düzenin uşaklığının günümüzdeki uzantı ile dayanak noktaları ve emperyalist sermaye koruyuculuğunun temel direkleri bunun sonucunda yükselmişlerdir: Sözde üretim faktörü olarak sermaye ile ‘emeğin’ ilişkisini köle ve üstün insan arasındaki ilkel ve bağnaz ilişkiye benzeten Nietzsche felsefesi Alman faşizminin temel besini olmuştur.
Bu mantığın sermaye diktatoryası nam-ı diğer faşizm’in temel dayanağı oydu. Sosyalizmi ve devrimci işçi sınıfının burjuvaziye karşı ilerici hareketini kölelerin ahlak başkaldırışı olarak gören felsefe savunuculuğu düşünce özgürlüğünün de önünde en büyük engel olarak duran gerici karakterli faşizmdi.
Öte yandan emperyalist sistemin ekonomik temellerini kuran ve oturtan kapitalizmin kriz dönemlerinde reformistlerin ortaya attıkları birtakım ikameci sözümona sosyal politikalar ise oportünist bir tavrın örnekleri olarak emeğin cephesine geçici yanılsamalardan başka bir şey vermemiştir. Onlara göre emek ve sermaye arasındaki çelişki sadece bilgisizliğe dayanmaktadır, bilinçsizliğe değil!..
Böylece emek cephesinde yanlış ata oynayanlar kendilerine göre yenilgiye de kılıf uydurmuşlar, bunun teorisini baştan ortaya koymuşlar, üretimlerini de sadece teslimci bir mantaliteye dayandırmışlardır. Sanki yaşanan her türlü çelişkinin; eşitsizliğin altında yatan gerçek neden buymuş gibi.
Bugün de dün olduğu gibi faşizmin, gericiliğin karşısında en büyük ve örgütlü güç ilericilik, işçi sınıfının mücadelesi ve devrimciliktir.