SU KAYNAĞI YıllıkVerim (Milyon M3) Biriktirme Hacmi
(Milyon M3) Havza Alanı Km2 Biriktirme Oranı %
TERKOS GÖLÜ 142 162 619 18.68
SAZLIDERE 55 88 165 10.21
* Bu iki su kaynağı İstanbul’un su ihtiyacının toplan %29’unu karşılamaktadır.
b. Binlerce dönüm tarım arazisi elden çıkacaktır. ( Yaklaşık 12.000 hektar)
c. Büyük oranda orman arazisi ve yaklaşık 2000 hektar çayır-merza yok olacaktır.
ç. Dünyanın sayılı lagünlerinden biri olan ve en önemli arkeolojik keşiflerin ilk 10 listesine girmiş olan ( 2009 yılında) Küçükçekmece Lagünü yok olacaktır.
Lagünden 10 km boyu 25 m. Derinliği ile toplam 115 milyon m3’lük dip çamuru kazıyarak çıkartılacak ve Kanal’ın kendi toprağı ile birlikte ada yapımı maksadıyla Marmara Denizi’ne dökülecektir.
Karadeniz, Marmara Denizi’nden 60-100 cm daha yüksek olduğundan Kanal’dan sadece Karadeniz-Marmara Denizi istikametinde akıntı olacak ( İstanbul Boğazı’nın altında Maramara Denizi- Karadeniz istikametindeki akıntı olmayacak). Lagündeki dip çamurunun Marmara’ya taşınması da bu akıntı ile olacaktır.
Bu çanurda Tuna Nehri’nin tüm Avrupa’dan getirdiği Mg., Cr., Mn., Fe.,Zn.,ve Cu gibi metalleri bir daha geri dönmemek üzere Maramara’ya aktaracaktır.
d.Kanal’da oluşacak akıntı lagünün kalan dip çamurunu da kazıyarak Marmara Denizi’ne taşıyacaktır. Kıyılar giderek aşınacak göçükler oluşacaktır.
e. Bölgede yaşayan ve geçimlerini tarım, hayvancılık, balıkçılık, ormancılık ile sağlayan insanların geçim kaynakları ellerinden alınacaktır.
f. ÇED Raporu’na göre Karadeniz’den Küçükçekmece Lagününe kadar olan Kanal için 1,5 Milyar m3 toprak kazılacaktır. ( Ağırlığı ise 2,55 milyar ton)
Proje süresi 5 yıl hafriyatın taşınma süresi 4 yıl olarak belirlenmiş. Bunu taşıyacak araçların azami kapasitesi 27 ton, azami uzunluğu 18,75 m olabileceğine göre bir saatte 2695 aracın yüklenmesi gerekecek, bunun da trafikte oluşturacak araç kuyruğu 50 km olacaktır.
g. Normalde deniz dibinde oksijen seviyesi % 4-5 olması gerekirken Marmara Denizi’ndeki dip oksijen seviyesi % 0,5’tir. Kanal’da oluşacak üst akıntı nedeniyle Maramara Denizi’ne Karadeniz’den gelecek besin değeri yüksek su ile ilk 10 yılda Marmara’daki balık miktarını önemli derecede artıracaktır. Ancak Çanakkale Boğazı’na kadar yüzeyden gidecek su burada İstanbul yönündeki alt su tabakasına karışacağından 2’nci ve 3’üncü on yıllarda Marmara’daki dip oksijen tamamen bitecektir.
Marmara Denizi’nde anoksik bir durum oluşacağından H2S ( Hidrojen Sülfür) açığa çıkacak, gerek bu deniz gerekse İstanbul Boğazı tamamen cansız bir özelliğe bürünecektir. Bu durumda buralarda denize girmek ve deniz ürünleri elde etmek imkansız hale gelecektir.
4.Gemi Geçişleri Açısından;
a. Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü İstanbul Boğazı Gemi Geçiş İstatikleri verilerine göre Boğaz’da –ÇED Başvuru Dosyasında iddia edildiği gibi yıllara göre bir artış değil- tam tersine özellikle son 10 yılda kayda değer bir azalış( % 22,46) gözlenmektedir. ( Bununla birlikte gemi büyüklüğü ve yük miktarı artmaktadır.)
Ancak yeni petrol boru hatları yapıldıkça, yenilenebilir enerjiye geçildilçe ve de hali hazırda Rusya’nın deniz yoluyla gerçekleştirdiği petrol ihracatının çıkış noktasını Baltık Denizi’ne kaydırmakta olması nedeniyle Boğaz’dan geçecek gemi miktarının azlması beklenmektedir.
KANAL İSTANBUL NEDİR? 4.gün
b. Boğaz’dan geçen/geçecek gemi miktarında bu şekilde bir azalma olmasının yanında hali hazırda gemilerden Boğaz geçişleri esnasında alınan ücretin miktarı , geçiş ücreti ile finanse edilmesi düşünülen kanal İstanbul’un maliyetinin karşılanması açısından önemlidir.
Boğazlar’dan geçen her gemi fener, sağlık ve tahliyesi için para öder, kılavuz ve römorkör hizmetleri ise kullanılırsa faturalandırılır.
100.000 tonluk bir gemi için, 6 aylık süre için fener, sağlık ve tahliyesi hizmetlerinin bedeli yaklaşık 46.817 $ ‘dır. Kılavuz kaptan talep edilirse bedeli 16.000$’dır.
Durum böyleyken Kanl İstanbul’un finasmanı için her gemi geçişinden alınacağı iddia edilen 100.000 $’lık ücret uygulamaya geçebilecek özellikte görülmemektedir.
Kanal’ın yaratacağı tek avantaj geçiş için beklenen sıranın süresini azaltmak gibi görünse de gemilerin tonajlarının gittikçe artması nedeniyle Kanl derinliğinin yetersiz kalabileceği gerçeği karşısında avantaj özelliği azalmaktadır.
SONUÇ:
Sayılan bu kadar mahzurunun yanında ülkeye ve vatandaşa tek bir faydası olmayan Kanal İstanbul Projesi kapsamında ilk ihale olarak “ Dursunköy ve Odabaşı Köprülerinin Rekonstrüksiyon” ihalesi 26 Mart 2020 tarihinde yapılmış olup, “ Kanal İstanbul İhalesi”nin de 2020 yılının sonuna kadar yapılacağı açıklanmıştır.
Dünyanın ve dolayısıyla Türkiye’nin de virüs salgını kapsamında diğer bir çok alanda olduğu gibi özellikle ekonomik alanda büyük sıkıntılar çektiği ve ayrıca Büyük İstanbul Depremi’nin olduğu bir dönemde –şimdilik olarak- maliyeti 75 Milyar $ olarak açıklanan dışgüç kurgulu bu ütopyadan Türkiye’nin bir an önce vazgeçmesi ve bunu tüm dünyaya beyan etmesi gerekmektedir.
Bugün ( 17 Kasım 2020) Çevre ve Şehircilik Bakanı, Kanal’ın “ Yap, İşlet, Devret Modeli”yle yapılacağını bildirmiş-devlete maddi bir yük getirmeyeceğini kastederek-olmasına rağmen bu modelle yapılmış yol, köprü, tünel, hastane, havaalanı vb. nin hazineye getirdiği inanılmaz yük herkesin malumlarıdır.
Bu nedenle devlet buraya harcayacağı parayla salgının yaralarını sarsa ve de deprem öncesi tüm İstanbul’da kentsel dönüşümü tamalasa ülkeye ve vatandaşa en büyük hizmeti yapmış olur ki anılan Kanal maliyeti tutarı bu iki büyük ihtiyacı fazlasıyla karşılayacak miktardadır.
Bu arada; beklenen Büyük İstanbul Depreminin şiddetin,in 7,1 ile 7,4 arasında olacağı ve olası şiddete göre de İstanbul’daki binaların %25 ile % 43’ünün yıkılacağı bununla bağlantılı olarak Kanal İstanbul’un yatağının kazılması esnasında yapılacak yeraltı tahriplerinin:
- Deprem fay hatlarını daha erken ve daha şiddetli olarak harekete geçireceğini,
- Yeraltı sularının kaybolmasına ve/veya kalitelerinin bozulmasına neden olacağı, ehil ve yetkili nice bilim insanları sürekli gündeme getirmektedir.
Başkasının heves ve menfaatine alet olmak yerine aklın ve bilimin sesine kulak vererek ülke ve vatandaşın sağlık ve refahını düşünmek bir insanlık gereği ve görevidir.
Bu istişarede konuya yardımcı olan E.Tüm General Hasan Fehmi Canan’a saygı ve teşekkürlerimle