Ancak Sözleşme’nin imzalanmasından bugüne kadar geçen süreç içerisinde Karadeniz’in ve Boğazların gerek askeri, gerek ekonomik, gerekse jeopolitik öneminin giderek artması ABD’nin Karadeniz’e kolaylıkla girip-çıkma isteğini kamçılamıştır.
Ancak bu isteğin gerçekleşmesinin önünde kale gibi duran Montrö Boğazlar Sözleşmesi, süreç içerisinde her daim ABD’nin hedefinde olmuş, ancak devletlerarası hukuk kuralları dahilinde başta SSBC/Rusya Federasyonu olmak üzere sahildar devletlerin açık ve kapalı dirençleri neticesinde hedefine ulaşamamıştır. Black Sea Force’a dahil olmak istemesinin Türkiye tarafından ( Türk Deniz Kuvvetleri) engellenmesi hedefe normal yollardan ulaşmasının mümkün olduğu gerçeğini pekiştirmiştir.
Bu durumda ABD, Montrö’yü delemeyeceğini öğrenince; Montrö’nün koruması altında olan İstanbul Boğazı’nın by-pass edilmesini esas alan bir kanalın açılması alternatifini bir proje olarak ele almış ancak bunun açıklanması ve inşasının taşeronluğunu da Türkiye Cumhuriyeti Hüküöetine vererek, kendisi geri çekilmiş ve gelişmeleri izlemektedir.
Kanal Güzergahı Tarafeyninde arazi kapatan rantiyecilere faydası:
Kanal’ın güzergahının nereden geçtiğinin çok iyi saklandığı ilgililerce söylense(!) dahi, bugüne kadar açık basında da yer aldığı şekilde;
- Başta Katar Emiri’nin annesi olmak üzere, zengin Arap ailelerinin,
- Hükümetin bakanlarının, ailelerinim, yakınlarının,
- Hükümete yakın iş adamlarının ve bürokratların; güzergah boyunca uzanan tarla/mera statüsündeki arazileri ucuza alarak/kapatarak, proje hayata geçince ve de sonuçlanınca çok çok çok yüksek fiyatlardan satmaları anılan kesim için inanılmaz faydalar sağlayacaktır.( İBB Bşk.nın açıklamalarına göre 2011’den şu ana kadar burada yabancılara satılan arazi 30 milyon m2dir.)
KANAL İSTANBUL’UN MAHZURLARI:
1.Askeri Açıdan;
a. İstanbul ilinin, Trakya’da- Rumeli yarımadası’nda- kalan kısmı Kanal ile kesilmek suretiyle yarımadadan adaya dönüşecek ve bununla beraber Trakya’dan kopacaktır. Ada ile Trakya’nın bağlantısı için Kanal üzerinde 7 adet köprü tesisi öngörülüyorsa dabu yöntem:
1. Karayolu,
2.Demiryolu ulaşımı için yeterli olmayacak,
3.Ayrıca Kanal’dan gemi geçişleri esnasında köprülerin açık bulundurulması gerekecektir.
a. Bu husus Trakya’ya veya Trakya’dan kuvvet kaydırmalarını ve buralardaki birliklerin lojistik desteğini olumsuz yönde etkileyecektir.
b. Kanal’dan geçerek Karadeniz’e giren sahildar olmayan ülke savaş gemilerinin Montrö’yü ihlal eden eylemlerinin hesabı Türkiye’den sorulacaktır.
2. Siyasi Açıdan;
Kanal ile ölünerek Trakya’dan koparılacak ve ada konumuna dönüştürülecek alanda “ “Tarihi Yarımada” İstanbul’un ilk kurulduğu yer- burada da Hristiyan Ortodoks mezhebinin kalpgahı “Patrikhane” bulunmaktadır.
Patrikhane’nin konuşlu olduğu Fener/ Balat ve civarının restorasyonu için AB yıllardan beri “Kültür Varlıklarının Korunması” yaklaşımı içinde bölgeye finans desteği sağlamaktadır.
Bu gayretler, İtalya’daki Katolik Vatikan Devleti benzerinin Türkiye’de Ortodoks bir ekümenik debletin kurulmasına hazırlık olarak değerlendirilirse yanlış olmaz.
3. Coğrafi, Tarımsal ve Ticari Değerler Açısından;
a. Terkos Gölü ve Sazlıdere başta olmak üzere İstanbul’u besleyen su kaynakları bu vasıflarını kaybedecek artan nüfusla daha da artacak su ihtiyacının karşılanması zora girecektir.
SU KAYNAĞI | YıllıkVerim (Milyon M3) | Biriktirme Hacmi (Milyon M3) | Havza Alanı Km2 | Biriktirme Oranı % |
TERKOS GÖLÜ | 142 | 162 | 619 | 18.68 |
SAZLIDERE | 55 | 88 | 165 | 10.21 |