Biz TÜRKLER dünyada misafirperverliğimizle insanlığa imza atmış bir ulusuz. Her ülke bizi tanıtırken bunu altını çizer ve dostluğun, güler yüzlü, paylaşımcı Türk milletini farklı anlatır. Anlatır mı yoksa anlatır mıydı?
Sanırım eskidendi bunlar…!
Şimdilerde ne yüzümüzde gülümseme ne de soframızda yer kaldı misafirlerimize…
Bize kalmadı ki paylaşalım!
2 bin liraya dayanan açlık sınırından, 6 bin lirayı geçen yoksulluk sınırından, 18 bin liraya dayanan kişi başı ortalama borcumuzdan bahsetmeme gerek bile yok sanırım. Durum buyken, kendimize bile yetemezken hangi misafirperverlikten söz edeceğiz?
Yakın zamana kadar, bu ülkede vicdanen özgürdük, ruhen özgürdük. Az da olsa aşımız gönlümüz zengindi, soframız açıktı, yüreğimizin özgürlüğünde misafirlerimizle paylaşırdık çok şeyi.
Bir de geldiğimiz duruma bakalım; Çok acıdır ki ülkemiz özgür olmayan ülkeler kategorisindeki tek NATO ülkesi olmuş artık...
Hepimizin ortak sorunu haline gelen, amaç insanlık yardımı değil, iktidara oy sağlasın diye önlerine imkanlar halı gibi serilen Suriyelilerden bahsetmek istiyorum biraz da…
Türkiye’de her 20 kişiden birinin artık Suriyeli olduğu gerçeğinin altı bir kez daha çizilebilir.
Örneğin, sadece Kilis’te 131 bin Türk yurttaşa karşılık, 132 bin Suriyeli mülteci yaşadığından, çoğunlukta olan Suriyelilerin Kilis halkına; “BURASI BİZİM ARTIK, SİZ GİDECEKSİNİZ, DEVLET BURALARI BİZE VERDİ” diyecek kadar pervasızlaştığı bilmeyenler vardır... Ne olacak şimdi?
Tampon bölge olacakmış vs vs ve bu pervasızlar o tampon bölgeye yerleştirilecekmiş! Hayret ki ne hayret, bunlar artık mülteci gibi yaşar mı? Kim inanır buna?
Şimdi de Avrupa geneline bakalım; 500 milyon nüfuslu Avrupa Birliği’nde 866 bin mülteci varken, 82 milyonluk ülkemizde 3.5 milyon Suriyeli yaşıyor. Özellikle GAP bölgesinde her 100 kişiden 14’ü Suriye vatandaşı! Üstelik Türk öğrencilere 500, Suriyeli öğrencilere 1200 lira destek bursu veriliyor, hastanelerde sıra bekleme sorunları hiç yok. T
Türk Vatandaşı prim ödediği halde, Devlet Hastaneleri, Tıp Fakülteleri ve Toplum Sağlığı Merkezleri muayene olan kendi vatandaşından "muayene ücreti" "reçete ücreti" ve "ilaç farkı" gibi değişik adlar altında ücret alırken, SURİYE VATANDAŞLARINA HİÇBİR ÜCRET ve PRİM ÖDEMEDEN SAĞLIK HİZMETLERİ VERİLMESİ NE KADAR İLGİNÇ!!!
Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, bir yazısında "Bu nasıl sığınmacılık?" başlıklı bir yazı kaleme aldı. "Suriyelilere tanınan ayrıcalık kimseye tanınmıyor" diyen Öztürk, "Ankara'daki üniversite hastanesinde bir ameliyat için Türk vatandaşından 3 bin 400 lira alınırken, Türkiye'de kaydı olmayan örneğin Kerküklü, Musullu, Telaferli Türkmen'den aynı ameliyat için 11 bin 200 lira tahsil ediliyor ama o ameliyat Suriyeliye tamamen parasız…" ifadelerini kullandı.
Bir de misafir sandığımız bu insanların Turistik gezileri var. Türk halkı zor ekonomik şartlarda evlerinden dışarı çıkamazlarken, Can güvenliği nedeniyle ülkemize kaçtığını sandığımız Suriyeliler, kaçtıkları ülkeye canları istediği zaman gidip geliyor, orada kalabiliyor, işlerini yapabiliyor, sonra ülkemize dönüyor. Bayramlarda devletin verdiği 300 Tl’yi alıp ülkesine gidiyor, kalıyor ve daha sonra dönebiliyorsa, bunlara “sığınmacı” da denilemez.
O zaman, bunların ülkemizde bulundurulmasının farklı nedenleri olabilir. Acaba nedir?
Bazı yörelerde, Suriyelilerin iskanı için yine Türk halkından alınan vergilerle konut çalışmaları yapılıyor. Sonra da o birileri dağdan gelip bağdakini kovmaya çalışıyor!
Zor görürsünüz o günleri, gidin ülkeniz için savaşın, hazıra konmaktan bıkmadınız mı artık?