Bugün böbreklerim mi ağrıyor? Başım mı?
Yok, yok midemde sancı var, ayak parmaklarıma vuruyor!
Aslında ağrımıyordur, ben öyle hissediyorumdur. Herkes gibi, olmadık acıyı vücudumun her yerinde dolaşır gibi hissetmem çocukluğumdan beri derinden yaralandığım, haksızlığa uğradığım her dönemde verdiğim psikolojik bir tepki! Ya ateşim çıkar, ya bir yerim sahici gibi şiddetle ağrımaya başlar veya her ikisi birden olur ama aslında hiç bir şey yoktur...
Saatlerdir boş boş oturuyorum, düşündüm durdum. Hata aradım, hatayı hiç uzaklarda aramadım, hatayı hep kendimde buldum... Ufuksuz sularda kaybolan gemimi kendi derinliklerime çektim, durdum...
İtiraf etmeliyim ki soğudum çok şeyden, başta kendi inançlarımdan soğudum. Güvenim sarsıldı yaşama. İnsanlardan soğudum, cahillerden, beynini kullanamayan güruhlardan, kendine saygısı hiç olmayan (aslında öze saygıyı hiç bilmeyen) insancıklardan soğudum --buz gibi.
Bu nedenle de moral olsun diye bu yazının adını PAMUK HELVA koydum.
"Pamuk Helva". Hemencecik ağızda eriyip biten çocukluğum tadı!
Hani herkesin “Bir bakmışsın masal içindeyiz/Bir bakmışsın dünya pamuk şeker.” Dediği günlerin tadı…
Sonra düşüncelerime geri döndüm… Hata benim. Demokrasi benim neyime. Adil olmaya çalışmak, adalet beklemek benim neyime. Eşitlik benim neyime. Yetişkinlerin kendi sorunlarını kendilerinin çözebileceğine olan inancım, takdirim ve saygım neyime... Herkesin daha iyi bir yaşam için neler yapması gerektiğini bilecek kadar bilinçli bir toplum olduğumuza inanma lüksüm benim neyime!
Azarla çocuklar gibi herkesi, herkesin içinde, göster sopa, salla sopa, sonra geç dostluktan, saygıdan, sevgiden bahset... Üzüleceğine, üz... Yapsana sersem kadın, yapsana...
Yasakla, as, kes, kır, dök, estir!
Zaman terör devri!
Ruhumda terör var kaç gündür. Her yer kan! Her yerden duygu parçaları sarkıyor param parça! Acıyor yüreğim. Parça tesirli bomba esintisiyle delik deşik olmuş inançlarım. Güvendiğim her şey karlar altında. Üşüyorum. Donuyorum. Susuyorum. Bilinçli herkes gibi.
Ah! Ama olmuyor.
Yine tutamıyorum dilimi! Konuşuyorum, yazıyorum, çiziyorum, boyuyorum yaşamı olması gerektiği gibi!
İnsana uygun, insanca yaşama layık resimler dile geliyor sözcüklerimde…
Pamuk helva tadı bırakan güzel, neşeli, dürüst, sevecen, erdemli insanlar geliyor aklıma…
Pamuk helva yıllarımda mı kaldı hepsi, günümüzde de çoklar mı? Bilmiyorum.
Hani kendimizden farklı gördüğümüz insanlarla aynı olduğumuzu, farklılığımızın düşüncelerimizden ibaret olduğunu da görebildiğimiz, beklentisiz sevmeden başka bir şey bilmediğimiz, öğrendikçe de mutlu olduğumuz günlerde mi kaldılar?
Ya günümüzde? İnsanoğlu maddeye sahip oldukça böbürleniyor, gururlanıyor. Kendini bir yerlere koyamıyor, ‘ben yaptım’ diyor. Bilmiyor ki bu kibir ve tepeden bakmanın onun felaketi olacağını, maddeye olan bu tapınmanın gerçek insan sevgisi olmadığını; nefsinin hayvani istekleri olduğunu fark etmiyor mu?
Ben biliyorum da ne oluyor?
Akıllanıp, deneyimlerden ders çıkarabiliyor muyum?
Ne gezer! Şunu biliyorum ki ben hiç akıllanmam!
Elimde değil, ben başka bir yol bilmem.
Boş verin, kimin umurunda; adı belli, pamuk helva...
Pembe, yumuşak, umut ve sevinç hissi veren, gözleri parlatan çocukluk düşü…
Ben de daha çok var, bende tükenmez...
Verecek daha binlerce çiçeğim, yüzbinlerce umudum var dostluk adına, insanlık adına.
Çünkü, ben buyum, ben böyleyim.
Yine de terk edemiyorum—terk edemem insana olan saygımı, sevgimi...
Kendime rağmen!
Sevgi adına...