Diyelim ki bir gün bir kebapçıya gittiniz. Sen menüdekilere baktın ve yemekte ayran içmek istedin ve orada da ayran var. Ama garson gelip sana "ayran değil şalgam iç" derse sen doğal olarak "hayır ben ayran içmek istiyorum" dersin. Garson ısrarla "ama ben şalgam vermek istiyorum, ayran vermeyeceğim" diye ısrar ederse sen sinirlenmeye başlarsın, "Niye?" diye sorarsın ve o da "biz böyle uygun gördük" diyebilir. Sen yine de terbiyeni bozmadan, sakin bir şekilde "benim tercihime seçimime karışamazsın" demelisin, bu senin hakkın. Baktın ki olmuyor, garson hala ısrar ediyor, sen de yetkiliyi çağırırsın durumu anlatırsın. Yetkili de "benim garsonum haklıdır sen ayran değil şalgam içeceksin biz bunu uygun gördük" derse, sana parmak sallayıp "şalgam içmezsen ben de seni mutfağa atar bulaşık yıkatırım" diye tehditler savurursa da hiç korkmayacaksın. Senin gibi ayran isteyen bütün müşterileri mutfağa hapsetmeye kalksa mutfağa zaten sığamazlar ki, bunu bilip içinden eğleneceksin.
Burayı "ya sev ya terket" diye terbiyesiz laflar ederlerse de orayı da terketmeyeceksin çünkü terketmek onlara güç kazandırmaktır. Sen kurallara saygılıysan sana böyle birşeyi zorla yaptıramazlar suçlu olurlar. Hakkını arayacaksın. Madem ayran vermiyorlar sen istemediğin bir şeyi, şalgamı da reddedeceksin.
Onlar sana şalgamı hediye etmeye de kalkabilirler, "bedava" diye asla kabul etmeyeceksin, onurlu olacaksın ve hür düşünceni savunacaksın ama çevrendeki hiçbir masayı rahatsız etmeden, kabalaşmadan, tercihini savunacaksın çünkü bu senin yaşam hakkındır, tercih ve düşünce hakkındır. Sen kebapçıda illa balık getirin diye kapris yapmıyorsun ki! Haklılığından emin olduğun bir durumda gereğini isteme hakkın olduğunu bileceksin. Özgüvenini asla sarsmayacaksın, sarsmalarına izin vermeyeceksin.
Yemeğini yersin ama o an hiç mutlu hissetmeyebilirsin, ayran vermemişlerdir ama sen de iç diye direttikleri şalgamı içmediğin için kendini kutlamalısın. Sonra hesabı ödeyip dışarı çıktığında, yerdeki taşları alıp lokantaya doğru fırlatmaya, camları indirip kavga etmeye, pis sözler söylemeye kalkmayacaksın. Bu seni haklıyken haksız duruma getirir.
Bunun yerine çevrendeki herkese bu yaşadıklarını anlatacaksın. O insanların, o işletmenin ne kadar kötü, kaba, saygısız, kural bilmez ve insan haklarını hiçe sayan bir yapıda olduklarını herkese duyuracaksın.
İnsanların böyle bilgisizce ve yetersiz insanlarca işletilen bir yere gitmelerinin onur kırıcı olduğunu duyurup gitmemelerini sağlayacaksın. Bilmeyenlere de duyurup öğreteceksin. Dayatmacı insanların, kaba ve haddini bilmez insanların canları istediği gibi davranmalarına ve kendilerinden başka herkesi hiçe saymalarına engel olmak için çalışacaksın.
ASLA-ASLA SUSMAYACAKSIN ama sana yakışır bir biçimde, kibar, çağdaş bir biçimde konuşacaksın. Çünkü çocuğum demokrasi dediğimiz şey halkın egemenliği demektir. Evinizi düşünün, nasıl evinizde anne babanızın koyduğu birtakım kurallar varsa ve herkes buna uyuyor ve mutlu yaşıyorsa, ülkelerde de insanlar mutlu olsun, huzurlu yaşasın diye birtakım kurallar vardır. Buna kanun deriz. Demokrasi de tıpkı evde uyguladığımız kurallar gibi kanunlarla anlatılmıştır insanlara.
Bir kebapçı da olsa, demokrasi müşterinin egemenliği ile orada da vardır. Demokratik bir yönetimde tüm insanların memnuniyeti sağlanır. Sen memnun değilsen o demokrasinin bir sorunu var demektir, düzeltmek yine biz insanlara düşer. Unutma Mustafa Kemal Atatürk ne demişti? “Demokrasi esasında bireyseldir. Bu, özellikli vatandaşın egemenliğe insan sıfatıylakatılmasıdır.”1930, Medeni Bilgiler kitabı