Yıllar önce gazetemizde köşe yazısı yazma daveti geldiği zaman sormuştum; ne hakkında yazmamı istersiniz?
Sağ olsunlar beni özgür bıraktılar. Ben de genel, çocuklar, eğitim, edebiyat gibi konularda yazacaktım.
Ama neye elimi atsam karşıma içinde olduğumuz kaos ve politika duvar gibi dikildi. Çocuklarımıza okul kapılarında uyuşturucuya alıştırmak için, içine uyuşturucular eklenmiş sandviçler, simitler satıldığından, sonra ekmek arası uyuşturucularla okullara bile girdiğinden söz etmek istesem sıra denetime ne oldu, bu satıcılar nasıl böyle meydanı boş buldu, okullarda görevlendirilen bazı kişilerin özgeçmişlerine neden bakılmadan işe alındılar, hatta daha da ötesi, uyuşturucu babaları nasıl ve kimlerden yüz bulduya kadar geldi, ben de bıraktım…
Çocukların eğitimi ile ilgili yazayım dedim, yok bademleme, yok taciz, yok musalla taşlı okul videoları, dünya klasiklerinde Peter Pan’a uçmadan önce besmele çektiren, İsviçre Alplerinde yaşayan Heidi’nin dedesini imam yapan, ensest aile ilişkilerine kapı açan fetvalar ve okul kitapları ve daha yüzlerce çirkinlikle baş edemedim!
Yazacak konu mu yok bu ülkede çevrene bak yaz dedim kendi kendime…
Başımı hangi tarafa çevirsem inanılmaz olaylar çıktı karşıma.
Bir yaşındaki bebeklere tecavüz eden adamlar, bazı kurumlarda kız çocuklarının fuhuşta kullanılması, çocuk pornosu, organ mafyası, 5 yaşında balerin bir kızın bacaklarını mozaikleyen zihniyet, 7 yaşındaki kız çocuğunun elini bile tutmaktan kaçınan erkekler, “doğurun doğurun” diye televizyonlarda kendi ürettiği boy boy çocuklarıyla boy gösteren bir sağlık bakanı, 16 yaşındaki bir erkek çocuğun testis filmini çekmekten kaçınan, çocuğun sakat kalmasına sebebiyet veren, bir kadın doktor(?), hastanedeki yoğun bakımı haremlik selamlık diye ayıran bir zihniyet, her sokakta kurulan dergahlar, gittikçe çoğalan ne olduğu artık anlaşılamayan tarikatlar, mantar gibi çoğalan “ben peygamberim” diyenler, plajlarda gördükleri mayolu kadınlara saldıran kadınlı-erkekli insan güruhu, vs, vs,
Hadi gençler konusunda yazayım diyorum!
Akla ve vicdana kesinlikle aykırı sözlerle, “Her öğrenci üniversite bitirdiği zaman iş sahibi olacak diye bir şey yoktur!” diyenlerin iktidarında halkına, gencine, iş bulamayanlar, söz konusu kendi yakınları, yandaşları olunca bol keseden, beşer onar aylık maaş bağlanıp, iş ve aş dağıtıp, dernek, vakıf, arsa hibe edildiğini öğrendikçe yazmaktan vaz geçiyorum.
Kadınlara değinmek ise apayrı bir acı!
Taciz ve istismar, kadın cinayetlerini ve çocuk istismarları konusunda pek çok yerde çeşitli yazılar yazmışım. Bunlardan birinde, demişim ki: "Kadın cinayetlerinde %1400 artışın yaşandığı, günde ortalama 4 kadının öldürüldüğü ülkemizde Sadece 2019’un ilk ayında en az 23 kadın ve kadınların yanındaki dört erkek öldürüldü. 4 kadına tecavüz edildi, beş kadın zorla seks işçiliğine zorlandı, yedi kadın taciz edildi." Şimdi ben Kırıkkale’de işlenen, herkesi yasa boğan vahşete değinsem ne yazar, değinmesem ne yazar?
Ancak medyaya yansıyınca tepkiler yükselen bu cinayetin günde ortalama 4 kadın öldürülen ülkemizde "sadece her gün yaşananlardan" biri olduğunu söylesem ne olur, söylemesem ne olur!
Bu ülkede kadın olmayacaksın, çocuk olmayacaksın, doğa olmayacaksın, hatta hayvan bile olmayacaksın demekten başka ne kaldı elimizde!
Hadi söyle kalemim, ben ne yazayım?