Ne kolay insanları yaftalarız değil mi?
Aaaa yazdığına bak, şiirine, öyküsüne, paylaşımına vs bak! Bu aşık, bu mutlu/mutsuz/ bunun politik görüşü şu, yok yok tam tersi, bu şöyle, o böyle! Sürer gider yaftalar...
Aşık olmadan aşkı anlayabilmektir önemli olan; savaşı yaşamadan yaşamış gibi hissedebilmek ve savaşlara hayır diyebilmektir güzel olan; bir kedi olmadan kedinin ağzından, bir ağaç olmadan bilinçsizce katledilen ormanın ağzıyla anlatabilmektir vurucu olan... Ölümü yazabilmek için ölmek mi lazım? Bunu düşünebilmektir aslolan...
İşte yazmak böyle bir şey… Çocuklar bile gözlemlerini EMPATİ güçleriyle birleştirerek yaşama dokunurlar ve bu dokunuşları farklı şekillerde bize anlatıyorlar ….
Bizler de gerek sosyal medyadaki paylaşımlarda, gerek yazdıklarımızda, çizdiklerimizde bunu yapmaya çalışıyoruz ama ne yazık ki toplumda yanlış bir kanı var, örneğin: sitemi, aşkı, özlemi yazılmışsa bir şiirde, o şairi (ya da ekleyeni) hemen aşık diye yaftalarız!
Düşüncemizi belirtiriz, günümüzde çok moda olan şekliyle “vatan haini, fetöcü, gerici, vb” diye yaftalanabliriz, ya da soruşturmaya alınabiliriz!
Bir müzik dinleriz/ekleriz dostlarda dinlesin diye, şarkının sözlerine göre yaftalanırız, "neden müziğin ritmine, melodisine göre değil" diye soramayız bile!
AMA YANLIŞ!
Empati denen şey budur işte... Yaşamana gerek yok, “sanki yaşamış gibi” kendini karşındakinin yaşanmışlıklarını hissedebilecek kadar onun yerine koyabiliyorsan duyarlılığın artar!
Başkasının duygularına bile ses olabiliyorsan bu bizi farklı yapar!
İşte çocukların yazmaya yönlendirilmesi en başta bunun için önemli...
Özellikle de başına gelenleri kabullenen, üzerine gelen felaketi görmeyen, görmemezliğe gelen, dayatılanlara razı olan, her şeye katlanan, hiçbir şeye tepki göstermeyenlerin çok olduğu ülkelerin insanları toplumu biraz da uyandırmak adına yazmalıdır… Bizim gibi ülkelerde, doğayı insan eliyle tüketenler için, çevreye verilen zararın yarattığı korkunç tablo için, zihnine mıh gibi çakılanlar için, ezilenler, üzülenler için yazmalıyız. Gezip gördüklerini, okuyup öğrendiklerini, görüp işittiklerini, iz bırakan olayları duyurmak- paylaşmak için yazmalıdır…
Ben, vatan haini olarak yaftalanmak için değil, vatanımı çok sevdiğim için her yönünü yazıyorum diyebilmektir dürüst olan…
Yine dönelim, aşka, sevdaya, “Ben, aşkı, aşık olduğum için değil, aşkı anlamaya çalışıp anlatmaya çabaladığım için yazıyorum” diyenleri özgür bırakalım..
Düşündüğünü yazabilen insan özgürdür; Yaşasın özgür kalem...