“Liderlik; halkı ayrıştırmak değil, kaynaştırmak ve bir arada tutmayı başarmaktır!” Mustafa Kemal Atatürk
Her yerde okuyoruz ve okudukça mutlu oluyoruz: “Liderlik; vatandaşla inatlaşmak, vatandaşla kavga etmek, onları tehdit etmek değil, onları bir baba şefkatiyle kucaklamak hoşgörüyle yaklaşmak ve gerektiğinde onlara hesap vermek demektir.”
Bize öğretilen, dünyada da geçerli olan da bu değil midir! İyi bir lider her şeyden önce yaşadığı toplumu ve değerlerini kendine uymasa bile bilmek ve insanlara saygı duymak zorundadır; yaşadığımız çağın şartlarını bilmeli, dürüst, mütevazi ve hoş görülü olmalıdır. Halkını küçümseyen ve onu bir takım sloganlarla, etiketlerle gruplara ayrıştırmamalı, iktidar hırsıyla kendi emellerine alet etmemelidir. İleri görüşlü ve kültürlü, beyefendi ve en önemlisi dürüst, erdemli olmalıdır; toplumun sadece bir kısmını değil, tamamını kucaklayıcı davranışlar göstermeli ve her kesimle iyi ilişkiler kurabilmelidir.
Kutsal kitabımızda da bu defalarca vurgulanmıştır. Şimdi biraz da kutsal kitabımız Kur’an’dan alıntı yapalım mı?
Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur'an'da, insanlara her türlü misali verdik. (Zümer / 27)
Kur'an, ayet ve surelerinde önceki kavimlerin yaşanmışlıklarını insanlara bir öğüt niteliğinde anlatıyor. Şeytana ve şeytanlaşmış insanlara karşı nasıl bir mücadele verilmesi gerektiğinin örneklerini sunuyor. Hakkın yanında yer alan, doğru yoldan ayrılmayanların dünyada ve ahirette onurlu ve erdemli varoluşlarını müjdeliyor.
İlginçtir ki, Kur’an bir de FİRAVUN’dan bahsediyor.
Kur’an-ı Kerim’de 143 ayette geçen Firavun, büyüklenen, ilahlık iddiasına kalkışan, kendini Tanrı ile eş koşanlara ses çıkarmayan, saltanat düşkünü biri olan, şımaran, halkını küçümseyen, aşağılayan, onları ezip zayıflatan, zalimliğin ve zorbalığın timsali olan kibirli biri olarak tanımlanıyor.
Hatta öyle ki, Firavunun ailesi, çevresindekiler ve askerleri de aynı şekilde lanetleniyor.
“Gerçekten firavun o ülkede büyüklük tasladı ve oranın halkını guruplara ayırdı. Onlardan bir gurubu zayıflatıp eziyordu.” (Kasas, 4)
Firavun, elde ettiği bu gücü devam ettirebilmek için halkını güçsüzleştirerek kendine karşı gelecek, soru soracak bir gücün oluşmasına fırsat vermemek için her alanda diktatörce davranıyor, cezalandırıyor.
Baskı ve tehditlerle kimlik ve kişiliklerini yitiren halk da şuursuzca ona itaat ediyor. Bu durum, Kur’an-ı Kerimde şöyle anlatılmıştır:
“Firavun kavmini küçük düşürdü, APTALLAȘTIRDI, onlar da kendisine boyun eğdiler. Zira yoldan çıkmış bir toplum idiler.” (Zuhruf, 54)
Kur’an ı Kerime göre, sonra ne mi oluyor?
Naziat:17 - "Haydi, demişti, git Firavun'a, çünkü o çok azdı."
Naziah:25 - Allah da onu tuttu, dünya ve ahiret azabıyla yakalayıverdi.
Enfal:54 - Tıpkı Firavun'un izinden gidenlerle onlardan öncekilerin gidişi gibi, Rabblerinin âyetlerini yalanladılar. Biz de onları günahları yüzünden helâk ettik. Firavun ile arkasından gidenleri suda boğduk. Hepsi de zalim idiler.
Duhan:31 - Firavun'dan da kurtardık çünkü o üstünlük taslayıp haddi aşan bir zorbaydı.
Allahım kimseyi şaşırtmasın, şaşıranları da gazabından korumasın…
**Kur’anı ve çeşitli meallerini okuyacağınız, Firavun ile ilgili daha pek ayete ulaşabileceğiniz adresi de ekliyorum:
https://meal.ihya.org/meal.php?t2=&sn=44