Her şeyde dünya sonunculuğuna oynuyoruz ya, bakın dünya birincisi olduğumuz bir konu var! Mizahta dünya birincisiyiz. Dünya basınında çıkan mizahı bir görebilseniz! Tabii bizler için bu kara mizah! Gülecek miyiz, ağlayacak mıyız, sövüp saymakla yatışacak mıyız, hiç belli olmuyor... Sadece utanıyoruz ülkemiz adına! Çok üzülüyoruz.
Kara mizah aslında zeka isteyen önemli bir yazım türü. Kara mizah deyim yerindeyse incelik ister, temelini ironi ve hicivden alır. İroniktir çünkü ölüm, hastalık, savaş gibi ciddi durumları mizahi bir şekilde ele alır. Saygısızlık ve mizah arasındaki çizgi çok incedir. Bir yerde okumuştum, “Yapması cesaret, güzel karşılanması da hoşgörü ve yıkılmış tabu ister”. Ağlanacak halimize gülmektir bir yerde, özellikle bizim ülkemizin gerçekleri ve koşulları doğrultusunda kara mizahın kaynağında yaşıyoruz son yıllarda…
Fakat, şunu da bilmek gerekir ki kaliteli kara mizahın amacı ele aldığı konuyla dalga geçmek, alay etmek, hakaret değil, yanlış olana mizah yoluyla dikkat çekmektir.
Örneğin,eğer ülkenin birinde bakanlar odalarda birbirini yumrukluyor,gözler morarıyor, dudaklar patlıyor, daire başkanları birbirinden evrak çalıp şunu bunu yapıyor, müdürler çuvalın dibinde kalan yemleri gagalıyor, kadınlar 90 km’den fazla hız yaparsa günah oluyor, uçağı olmayan şirkete uçakla yangın söndürme ihalesi veriliyor,bir araba markası eşittir hırsızlık, rüşvet, göz göre göre hak yemeyle eşitleniyor, marka sahibi şirket itibar kaygısı yaşıyorsa kara mizah kaynak sıkıntısı hiç çekmez böyle bir ülkede…
Bizim ülkemizden örnek verecek olursam, insanlar aldıkları %4 zammı ne yapacaklarını düşünürken RTE çıkıyor "asgari ücretli çay ve simitle beslensin, aha da bakın 80 TL de cebinde kaldı" diyorsa, Fazıl Karaman "memur zeytini bir lokmada yemesin" diyebiliyorsa ve o zeytin de ısır ısır bitmiyorsa, birinin bir elinde ip, diğer elinde ipe asacağı kişinin eli hala bas bas bağırıyor, gırtlağına yine bir şey olmuyorsa, dün Suriyelilere laf dedirtmeyen Soylu bugün çıkıp Suriyelilerden acayip şikayetleniyorsa, kara mizah ülkemizde de güldür güldür görevini yapıyor demektir!
Ne acı ki, gülüyoruz ağlanacak halimize misali, bunlar devlet yönetiyor! (Bunların hepsi kendi demeçlerindendir)Parmaklar havada sallanıyor, “ağzımı açtırtmayın, bir konuşursam yer yerinden oynar” tehditlerine kargalar çok gülüyor!Tencere dibin kara, benimkisi senden kara, ama hiç birisi "en kara"ya yetişemiyor!
Daha saymakla bitmez, diyanetin karşı kaldırımından teğet geçtik, olmayan meclisin gölgesine bile uğramadık... Gül ülkem gül, kara mizaha gül ama unutma son gülen biz olacağız ve çok iyi güleceğiz. Bir zaman "Biz milletimize efendi olmaya geldik, hizmetkar olmaya değil" diyenlere de Milletin efendisinin kim olduğunu, hizmet için gelenlerin sınırlarını demokrasi çerçevesinde büyük harflerle gösterecek mizahı okumaya az kaldı biliyoruz… Dileriz geleceğimiz artık kara olmaz, dileriz tabutta olmaz!
Nasreddin Hoca ile başladık, onunla da bitirelim:
"Bir cenaze sırasında cenazeye katılanlar tabutu taşırken sağında mı, solunda mı, önünde mi yoksa arkasında mı dursak diye karar verememişler ve Nasrettin Hoca'ya sormuşlar. Nasrettin Hoca da 'Bakın dostlar, önemli olan sizin tabutun önünde, arkasında, sağında veya solunda yürümeniz değil, önemli olan tabutun içinde olup olmamanızdır' demiş"