Bugüne kadar hep evrensel düşünüp, davranmaya çalıştım; TÜM ile başlayan cümleler kurdum, sevgiler, iyi niyetler dağıttım. TÜM islam aleminin, TÜM insanlığın, TÜM arkadaşlarımın, TÜM-TÜM-TÜM!
Yok arkadaş, vazgeçtim ben böyle basmakalıp evrensellikten!
El-Kaide (S. Arabistan+Afganistan), Taliban (Afganistan), Eş-Sebab (Somali), Boko Haram (Nijerya), IŞİD (Irak ve Suriye),El-Nusra (Suriye),FETÖ (Türkiye) islamın içindeyse, milletimi, vatanımı ellerinden gelse bir kaşık suda boğacak islam ülkeleri fırsat gözlüyorsa, içte ve dışta din tacirleri cirit atıyorsa bana ne böyle evrensellikten!
Ben sadece TÜM değil İYİ insanlara kutlama yapmak, iyi niyet göstermek istiyorum artık...
Evrensel değil, sadece ülkem ve ulusum için iyi düşünen, yurttaşların ve vatanın iyiliğini isteyen, iyiliğin ne olduğunu bilen, helal yiyenlerin TÜMÜNÜ birden sevebilir, sayabilirim...
Neymiş efendim, dünya ölçüsünde, dünya çapında, bütün insanlığı ilgilendiren boyutlarda düşünebilmek medeniyet gereğiymiş! Eskiden inanırdım ama şimdi soruyorum, hangi medeniyet?
Herkes evrensellik düzeyine gelebilmişse tabii mesele yok, ama bugünkü şartlarda evrensellik bana göre bir yanağına yediğin tokattan akıllanmayıp diğer yanağını da uzatmakla aynı anlama geliyor! Sokaktaki sesi duyar gibiyim; “yemezler!”
Evrensellik her ne kadar “gerçekliğin bir bütün olduğunu ve onun bilgisinin de bir bütün olarak tüm dünyaya mal edilerek var olması gerektiğini öne süren” bir yaklaşım olsa da, bu yaklaşımdan, yani evrensellikten, bu güne kadar ülkece hep zarar gördük ne yazık ki!
Daha bireysel olmayı layığıyla anlayamamış, anlamışsa bile içine tam sindirememiş, bireyselliği yaşamına uygulamayı başaramamış insanların kulaktan duyma, klişe evrenselliği ve sözde evrensel davranışlarıyla yıllardır duvarlara çarpıp durduk.
Halbuki, Erol Anar’ın bir yazısında belirttiği gibi, “Evrensel insan olmak demek, kendi öz kimlik ve değerlerini yadsımak değil, tam tersine bu değerlerden yola çıkarak bütünsel evrensel bir boyuta ulaşmak anlamına gelir. Evrensel insan, çok yönlü insandır; psikolojiden felsefeye, sanata edebiyata, birçok alanda öğrenir. Kafası açıktır, dogmatik değildir ve araştırmacıdır. O öğrendikçe bildiğini değil, daha çok bilmediğini düşünür ve bilginin sınırsız olduğunun farkındadır.”
Biz böyle miyiz? Sokaktaki insanı yine duyar gibiyim; “iktidar ve yandaşlarının hakaret içeren söylemlerini hatırla! Değil evrensel olmak, yerel, milli bile değiliz!”
Ama içimiz ne kadar kırgın, sitem dolu olursa olsun, yine de dileğimiz ülkemizde bilinçli evrensel insanların çoğalması ve çoğaldıkça, insanlığın tarih boyunca gerçekleştirmiş olduğu birikim ve kazanımların, kimin tarafından ve nerede elde edilmiş olurlarsa olsun takdir görüp anlaşılmasıdır. Gericiliğin değil bilimin kazanmasıdır. Çünkü bilim evrenseldir ve bilimin milleti yoktur. Günümüze kadar kazanılan tüm bilgi birikimi; çeşitli dine, dile, tarihe ve kültüre sahip toplumların ortak ürünüdür.
Bir örnek iyi olur şimdi, değil mi?
Örneğin, Atatürk Devrimleri, bir evrensel girişimdir. Bunu gerçekleştirmek için, Atatürk insanlığın bütün kazanımlarına sahip çıkarak, onlardan edindiği bilgilerden derlediği ilerici, çağdaş verilerle yerel devrimi ulus lehine kullanmış, insani tüm değerlerin halk için uygulanmasını sağlamıştır. Bu anlayışa göre “evrensel”, “milli”nin karşıtı değil, “milli olan”ın güç kaynağıdır. Evrensel bir değer, ilk yapıcısı kim olursa olsun, onu içselleştirdiğimiz, onun taşıyıcısı ve yürütücüsü haline geldiğimiz sürece, “Türk ve milli”dir. Bilim evrensel olduğu gibi, dünyanın da daima belirttiği ve kabul ettiği evrensel en büyük lider Mustafa Kemal Atatürk’tür…
İşte şimdi ben de evrensel olmak isterim…