Ben kadınım. 2018 yılında 440 kişi tarafından öldürüldüm.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe ne kaldı şunun şurasında!
Yine aynı kutlamalar, temenniler, basmakalıp söylemler ile gelip geçecek bir gün daha!
Belki o an bile kadınlar erkek egosuna yenik düşüp, katledilmeye devam edilecekler…
Söylemesi, duyması, akla gelmesi bile ne acı değil mi?
“Beni kocam öldürdü, inanabiliyor musunuz? Ona yetmiyormuşum, tüm isteklerini yapmıyormuşum, canını sıkıyormuşum!
Beni tanımadığım biri öldürdü! Sebepsiz, durduk yere. Bir gün işe gidiyordum, biri öldürdü beni. Tanımıyordum bile. Ona bir kötülük yapmışım gibiydi, bana eziyet etmekten zevk alıyormuş gibiydi.
Beni babam öldürdü. Oyun oynayacağımızı söylemişti. Bir baktım, ölmüşüm.
Beni oğlum öldürdü. “
Baraj, göl kenarı, tarla, bağ, bahçe, yol kenarı gibi yerlerde hoyratça, eziyet edilerek öldürülüp atılmış, yakılmış, doğranmış o kadın cesetlerinin sorumluları kim?
Bu ölü bulunan kadınları kimler öldürüyor diye merak etmeye de gerek yok! Kadınların feryadı gibi, net, açık biliyoruz ki birlikte olduğu eşi/ boşandığı kocası, babası, oğlu, sevgilisi, akrabaları, hatta el kadar kardeşleri tarafından bile öldürüldüler. Tanımadığı bir erkek tarafından katledilmeleri de bir tarafa!
Kadınların kaç çocuk doğuracağına, nasıl doğuracağına, gebe kadınların sokağa çıkmasına, araba kullanmasına, eğitimine, el sıkmasına kadar müdahale edilen, kadının gülmesine bile karışılan bir ortamda kadınlar bu kadar aşağılanırken, “dövmek caizdir” denilirken, sıfatsız ve önemsiz varlıklar olarak görülürken ve devlet politikası olarak da yetersiz korunma, kollanma varken başka bir şey ummak hayal değil mi?
Birileri çıkıp şimdi “biz yeterli her korumayı sağladık” da diyebilirler. Derler tabii, engel mi var onlara… Ama apaçık ortada ki, kadınlarımız koruma altındayken bile kolaylıkla öldürülüyorlar… Bu da kadınların etkili bir şekilde korunmadığı ile, devlet tarafından bu cinayetlerin azalması için etkili somut adımların atılmaması ile doğrudan ilişkili…
Unutulmamalıdır ki, kadını "Eşit İnsan" olarak gören toplumlar medenidir. Kadını eşit birey olarak görmeyen, ikinci sınıf insan olarak gören toplumların medeniyet ile uzaktan, yakından ilgisi olamaz.
Atamızın kadına verdiği değer, insan olarak görüp verdiği haklar ve söylemleri ile Türk kadını dünyada hep hayranlık ve saygı ile anılmıştır.
Hatırlayalım; 1923 yılının Ocak ayında, Cumhuriyetin ilânından dokuz ay önce, Atatürk, İzmir’de halkla konuşurken kadın konusundaki düşüncelerini şöyle açıklamıştır:
“… Bir toplum cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur.. . Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurun sonucudur… Bir toplumun bir uzvu faaliyette bulunurken öteki uzvu atâlette olursa, o toplum felce uğramış demektir.
Bizim toplumumuz için ilim ve fen lüzumlu ise, bunları aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın elde etmeleri gerekir.”
Sonra dönüp günümüze bakıyoruz, ister istemez kıyaslama yapıyoruz.
Topluma rol model olması gereken birinin, Kadın ve Adalet zirvesinde “Kadın kadın ile koşar, erkek erkekle koşar. Olması gereken budur. Çünkü yaradılışa, fıtrata uygun olan da budur” sözleri geliyor aklımıza ve “yasal anlamda eşitlikten” söz edilmeyen bir toplumda, ağızdan çıkan bu tür cümleleri üzüntü ve hayretle dinliyoruz.
Sonra da, bu cesaretle, patronuna kızdığında patronunu yumruklayamayan erkeğin evde öfkesini eşinden aldığını görüyoruz! Kadın akşama yemek isteyen erkekten para istediğinde, adam cebinde para olmamasının nedenini ve öfkesini yine kadına bağlayıp, girişiyor düşmana saldırır gibi!
Allahını seversen kadına kurşun sıkmadan önce, dövmeden önce, “ekonomiyi kim bu hale getirdi, benim yaptığım tercihlerin hiç mi suçu yok” vs diye sorsana kendine, düşünsene biraz?
Bu çağda, ilkel toplumları bile hayrette bırakacak bu cümle reva mı kadınlarımıza?
“Ben kadınım. 2018 yılında 440 kişi tarafından öldürüldüm. “
Yazıklar olsun DUR diyemeyenlere…