MedCezirime…
“Hayaller hayat tarlasından geçerken elimizden toprağa düşen tohumlardır” derler…
Ünü tüm dünyada kanıtlanmış olan ressam Leonardo Da Vinci, resimlerini yapmaya başlamadan önce tablonun altına imzasını atar, sonra da o imzaya yakışır bir şekilde harika eserler yaparmış. Bir gün Leonardo’ya bu kadar muhteşem heykelleri nasıl yaptığını sormuşlar. O da “heykelin işlenmemiş mermer bloğun içinde olduğunu hayal ettiğini, zaten orda duran şeyi açığa çıkarmak için fazlalıkları yonttuğunu söylemiş. “ O da yaratıcılık tohumlarını bu şekilde atıyormuş demek ki!
Yaşam ve de yaşamda yer alacağımız konum, duygular, hayatı nasıl yaşamak istediğimiz gibi pek çok şey hayaller olmadan olmaz! Önce hayal etmeli, hayatı bu doğrultuda mermer blok gibi yontmalı ve huzuru ortaya çıkarmalıyız diye düşünürüm hep.
Zaten bize de böyle anlatılmadı mı yıllardır! İnsanlar önce hayal kurarmış, sonra eyleme geçermiş. Ama hayal kurmayı herkes yaparmış da o hayalleri gerçekleştirmek için çabayı çok az insan gösterirmiş. Aradaki fark da bundan olurmuş! Yani başarı ve başarısızlık denen kavramların bile nedeni insanın kendi hayallerine ne kadar güvendiği, inandığı ile orantılı.
Aslında hayal bir insanın iç dünyasıdır. Yapmak istediği şeyler, umutları, bütün benliğidir. Hayal kurmayı bilmeyen bir insan nasıl yaşayacağını bilmiyordur kanımca. Hayal bu, adı üstünde zaten. Öyle geniş, öyle uçsuz bucaksız ve sınırsız ki… Özgürlüğün ta kendisi! İş sadece sizin düş kurma maharetinize ve içinizdeki o çocuk sevincinize kalmış. Kısıtlama yok, engel yok, her şey sınırsız bu alemde.
Ben hayallerimi seviyorum. İnanıyorum. Kimseye zararım olmadan bir yaşam geçirmeyi ve üretmeyi seviyorum. Hayallerimle özgürce çoğalıyorum, hayallerimle gerçeklerimi buluşturabilmeyi seviyorum…
Hayal kurmak insanın iç dünyasını zenginleştiriyor bana göre. Yaşama daha sıkı sarılmasını, hayattan daha çok zevk almasını sağlıyor. Varsın uçsuz bucaksız hayallerimiz olsun, varsın söylediğinizde çevrenizdekiler çok uçuk kaçık bulsun… Ne fark eder? Hayal kurma sürecinin keyfini çıkarmak, özgürce yol almak için değmez mi buna?
Bir yerde okumuştum, diyordu ki; “Hayalinize sımsıkı sarılırken; hayata gülümseyerek bakabilmenin, çevreye pozitif enerji dağıtmanın ve bir ayna misali size yeniden yansımasının tadı çıkarın önce. Sonrasında olacaklar bir pastanın kreması gibi ağzınızda hoş bir tat bırakıp gidecek nasılsa anılar hanenize. Orada sizi gülümseten kareler çokça olsun ki, içiniz hep sıcak kalsın. “
Tıpkı Albert Einstein “Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin önizlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir Çünkü bilgi sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayı kapsar.” demesi gibi, hayal gücü geniş olan bir insan her şeyi yapabilir. İsteklerinizle bütünleşmiş özgür bir dünya yaratırsınız. İçinde sadece sizin görmek istediğiniz, sadece sizin yapmak istediğiniz şeyler olur. Ve öyle gönülden istersiniz ki “çaba” da ardından koşar gelir… Belli mi olur, bir gün hepsi gerçeğe de dönüşebilir…
İnanıyorum ki hayallerle aramızdaki tek engel, yine kendimiziz. Kendi kendimize koyduğumuz sınırlandırmalardır…
Bu şiir de içinde hayalleriyle kucaklaşmış çocuklar saklayan herkese gitsin…
EVREN YORUMCUSU (Özdemir İnce)
Atlayarak çiz dünyayı,
gerçekler söylenmeyen alanlarda kalsın,
yani gerçekleri söyle, sadece onları;
Bana sorarsan -ki sormasan da olur-,
yüreğindedir yaşamın bütün ipuçları…
Hayal kuran, hayal kurup yaşam sevincine sevinç katan herkese selam olsun …