Şarkılara ad olur, kitaplara başlık, bazen dile pelesenk olur bazen de alışkanlık. Ama bazen öyle yürekten söylenir ki, can dayanmaz, yedi katı aşar, zalimin cezası Rabbimize arz olur…
Kimileri beddua der, kimileri ilenç. Değişen sözcük ya da yazılış olsa da “beddua” kişinin yaşadığı ve gördüğü kötülükler karşısında yanan içini döküşü, durumu Rabbine arz etmesidir.
Dinimizde her ne kadar beddua yokuş gibi görünse de pek çok hadiste, surede hatta Peygamberimizin sözlerinde de karşımıza çıkmakta…
Bedduaya en çok, İslâmda günahların en büyüğü olarak kabul edilen, zulüm ve halka zarar vermek konusunda rastlamaktayız.
Allah, zalimleri lânetlemiştir: "İyi bilin ki Allahın lâneti zalimlerin üzerinedir" (Hûd 11/18) der açık açık.
Kuran’ı Kerim de “Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Artık onlar dönemezler.” (Bakara suresi 18. Ayet) denilmektedir. Bu kişilere beddua da edilse, nasihat de verilse fark etmez, kötü kötüdür, azgınlıkları yine de artacaktır denir.
Dinimizde beddua edilen hadisi şerifler de vardır. Örnek verirsek;
“Allahın laneti hırsızın üzerindedir!”
“Allah’ın lâneti rüşvet alan ve verenedir!”
“Zalim âmirlere, fasıklara, sünnetimi yıkan bid’atçilere Allah lânet etsin!”
“Anne ve babasına söven kimse lânetlenmiştir!”
“Fitne uykudadır, onu uyandırana Allah lânet etsin!”
“Altın ve gümüşün kuluna, paraya tapana lânet olsun!”
“Halkın işlerini üstlenip de onlara güçlük çıkarana lânet olsun!”
“Arazi işaretlerini bozana (sınır taşlarını kaldırıp daha fazla yer tutma peşinde olana) Allah lânet etsin!”
"Mazlumun duasın(ı almak)tan sakın. Zira onun duası ile Allah arasında (hiçbir) perde yoktur"
Bu kadar bedduadan sonra bir insan nasıl iflah olur acaba?
Hele hele beddua bir kişiden değil milyonlardan gelirse ne olur?
Kaç insan onuru yüzünden canına kıydı, kaç çocuk yetim, kaç kadın kocasız kaldı, kaç ocak söndü, kaç fidanımız şehit oldu? Bağıra bağıra yapılan bedduaları Yüce Allah duymadı mı?
Yargıdan kaçan gerçek suçlulara, haksız yere susturulup, içeri atılan şerefli onurlu insanlar adına zalimlere bin kere beddua edildi, bu da mı duyulmadı?
Hırsızlık beceri sayıldı, haram hak sanıldı, milyonlar çaresizlikle kıvranırken, çekilen acılar rant sayıldı, bunlarda mı duyulmadı?
Çok kul ve yetim hakkı yendi, yutuldu, insanın ekmeği toza, toprağı gavura, yarını karanlığa büründü, tüm yürekler isyan etti beddualarda, bu da mı duyulmadı?
Duyulmaz olur mu, duyuldu, duyuldu…
Her beddua mazlumun yüreğinden geldi mi öyle bir önem kazanır ki Yüce Allahın katında; Hadisler, ayetler verir müjdeyi, der ki bir manada, ferah tutun kalbinizi, zamanı gelince bedeli öyle ağır ödenecektir ki Rabbimize! Şöyle buyurmuştur Rabbimiz:
İslâmda günahların en büyüğü zulüm ve halka zarar vermektir. Allah, zalimleri lânetlemiştir: "İyi bilin ki Allahın lâneti zalimlerin üzerinedir" (Hûd 11/18).
İnşallah…İnşallah
Bu beddua bir şiirin dörtlüklerinden kopup gelse de, benim bedduam haksızlıklıklarla beslenen zalimleri yine Allaha havale etmek olsun:
Öyle derbeder ol insanlıktan çık
Viran et dünyanı temelinden yık
Yaşamaktan usan hayatından bık
Ölmekten başka bir arzun olmasın
Mezarın kazılsın daracık derin
Altına gömsünler toprağın yerin
Bir gece yarısı ölüm haberin
Müjde olsun bana hüzün olmasın (Hasan Hüseyin Yılmaz )