Bugun...


Nevzat LALELİ

facebook-paylas
SULTAN FATİH VE ÂLİMLER 10-04-2020
Tarih: 10-04-2020 10:10:00 Güncelleme: 10-04-2020 10:10:00


Sultan Fatih, İstanbul’u feth ederken 21 yaşındadır. İstanbul önlerindeki ordusu içinde Ak Şemseddin, Molla Gürani, Molla Hüsrev, Gelenbevi hazretleri gibi âlim ve fazıl birçok şahıslar bulunmaktadır. Hatta Sultan Fatih Molla Hüsrev’e intisaplıdır ve Molla Hüsrev Fatih’in şeyhidir. Yine Sultan Fatih her zaman diğer âlimlerin ilimlerinden ve görüşlerinden yararlanmaktadır, zaman zaman onların derslerine katılmaktadır.

Sultan Fatih, İstanbul’u feth ederek orayı da hakkın ve adaletin bir kalesi yapmaya azmetmiştir. Savaşın yoğunlaştığı bir dönemde; “Gemiler, karadan yürütülsün” diye bir emir çıkartır. Bu emrin uygulanmasını aklen mümkün görmeyen ordu içinde bazı subay ve askerler, böyle şey olur mu? Hiç gemiler karadan yürür mü? Muhammed han, aklını mı yitirdi? diye hoşnutsuzluk gösterirler.

Bu karışıklığın önlenmesi ve Emir’e itaatin sağlanmasında görev, yukarıda isimlerini saydığımız âlimler ve şeyh efendilere düşmektedir. Asker içerisinde “Emir’e itaatin farz olduğunu anlatarak” itaatsizlikleri gidermişler, sonra da “Emir, demiri keser…” hükmünce koca koca gemiler karadan yürütülerek, Halice indirilmiştir. Ordunun Emir’ine itaati, onlara zaferi nasip etmiş ve İstanbul feth olunmuştur.

 

 

 

 

BİRLİK NASIL SAĞLANIR            

Birlik ve beraberliğin yegâne şartı, toplumu başkanın tek olmasıdır. Bir toplumda kendini idareci olarak gören kaç insan varsa toplum o kadar parçaya bölünmüş demektir.

Bazı tarikatlara intisap eden insanlar; intisaplarının biat, kendi şeyhlerinin Emir olduğunu zannetmekte, böylece şeyh sayısı kadar gurup çıkmakta ve İslam’da ki birlik ve beraberlik yani Ümmet yapısı sağlanamamaktadır.

OSMANLI’DA ŞEHZADE KATLİ

Osmanlı padişahları arasında kendi kardeşini katlettirenlerin bulunması bazen tenkit edilir. “Padişah’ın kendi öz kardeşinin öldürülmesini isteyebilmesi onun için ne kadar zor bir iştir ve acaba bu isteğe hangi önemli neden sebep olmuştur?” diye düşünülmez.

Bu olay, milletin parçalanması ve ülkenin ikiye bölünmesi söz konusu olacaksa, fitne ve fesat her tarafa yayılacak, milletin birbirleriyle kanlı bir çatışmaya girmesi mukadder olacaksa, milli birlik ve beraberliğin sağlanabilmesi için bir insanın, bütün zorluğuna rağmen kardeşini bile feda edilebileceğini göstermektedir.

DÖNEKLE YOLA ÇIKILMAZ

İkinci Emir’in çıkması, ikincinin daha önce birinci Emir’e verdiği sözden dönmesi, biat’ından vazgeçmesi ve isyan etmesi manalarını taşır. Tabii bu tip dönek insanlara, kesinlikle güvenilemez ve onlarla bir yere gidilemez. Çünkü kader birliği yaptığı ve kendisine itaat edeceğim diye birçok kereler söz verdiği Emir’ini bile ortada bırakarak terk eden bir insan, bir takım menfaatleri (çıkarları) uğruna yarın, başka ne mukaddesleri (vatan, bayrak, namus gibi) terk etmez mi?

Toplumun dağınıklığı, her kesin ayrı tarafa çektiği karışıklık içerisinde iseniz bu durumdan kurtulabilmenin, birlik ve beraberliği sağlayabilmenin ilacı, dinini bilen ve bunu etrafındakilere öğreten âlimler ve şeyh efendiler başta olmak üzere herkesin bir baş etrafında toplanmasıdır.

Yazımı, toplumun derdini tespit eden ve buna en uygun çareyi sunan, Sait Çekmegilin bir şiirle bağlayayım. Şiirin adı, Dert ve Çare’dir. Hem de Allah, “birlik olun” diye emrettiği halde birleşemeyen Müslümanların, onulmaz derdi.

            İpi kopan tespihim,/Dağılmış tane, tane./ Acı ama teşbihim, / Hani nerde imame.   

            Daneleri toplayın./ Hak ipine derleyin./ Bir imame bağlayın,/Tevhit gelsin meydane.

 

 



Bu yazı 4622 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Linkedin RSS
YAZARLAR
GAZETEMİZ

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR