Cennetmekân Hocamız Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Hak ile batıl’ın tarifini yaparken; “Türkçemizde bir Hak ve Batıl kelimeleri bir de doğru ve yanlış kelimeleri bulunmaktadır.
Bir insan yağmur yağarken, şemsiyesini alıp da dışarı çıkması doğru bir harekettir. Ama yağmur yağmadığı halde yağmur şemsiyesini açarak dışarı çıkması, yanlış bir harekettir. Dolayısı ile Türkçemizde kullanılan doğru ve yanlış kelimeleri şarta bağlı olarak isabetli olan şey veya olmayan şey manasınadır. Hâlbuki iki kere iki dört eder ifadesi, yağmur yağsa da dört eder, güneş açsa da dört eder. Bir hafta önce de dört eder, bin yıl önce de dört eder.
İşte, şarta bağlı olmaksızın, mutlak olarak her şart altında doğru olan şeye HAK denir. Bunun tersine olarak bir insan iki kere iki üç eder dese, yağmur yağsa da yanlıştır, güneş açsa da yanlıştır. Bir hafta önce de yanlıştır, bin sene önce de yanlıştır. Her şart altında yanlış olan şeye ise BATIL denir” derdi.
Allah’ın kâinatı yaratırken koymuş olduğu kanunlar ile insanların dünya ve ahiret saadetini temin edecek kanunların hükümleri, kıyamete kadar değiştirmeyecek ve hükümleri devam edecektir. İnsanların hepsi bir araya gelse doğudan doğan ve batıdan batan güneşi batıdan doğdurup doğudan batıramazlar.
İnsanların dünya ve ahret saadeti için de yine Allah’ın koyduğu kanunlar, kıyamete bakidir. Bir bebeğin oluşumu, bir anne ve babanın bir araya gelmesiyle olur. Annenin yumurtalığına babanın spermini dışarıda aşılamak (tüp bebek) da bu kanunu değiştirmez.
İslam’ın bir emri olan, insanların her sahada birbirlerine yardımcı ve destek olmaları o toplumu hem mutlu kılar ve hem de her sahada yükselmelerini sağlar. Batı anlayışına göre;
“İnsan, insanın kurduysa…” veya “Büyük balık küçük balığı yutarsa…” bu anlayıştan ancak ızdırap çıkar, gözyaşı çıkar.
GÜÇLÜLER VE HAKLILAR
Asr-ı saadetten bu yana nerede ezilmiş, hakkı yenmiş, zulme uğramış kimse varsa onlar İslam’ın şefkatli kolları arasına sığınmış ve Peygamberimizin komutasında birbiri ile bütünleşen bu mazlumlar, zalimlerden haklarını korumuşlardır.
Zamanımızda da bir sömürü bir zulüm düzeni hâkimdir.