GERÇEK, gerçekten var olan ve varlığından şüphe edilmeyen bir olgudur. Varoluşta iki tür gerçek vardır: Her gün karşılaşılan gerçek, bir de fikir yürütülmeyen mutlak gerçek. Bu iki gerçek birbirinden farklıdır.
Göreceli gerçekte duyular devreye girer ve birey gerçeklik dünyası yaratır. Bu, zihinsel yorumdan ibarettir. Gerçek ile kişisel gerçek arasında fark oluşur. Eğer kişisel gerçeklikle uğraşırsanız gerçek gerçekten de uzak kalırsınız.
Mutlak gerçeğe ise de akıl yoluyla ulaşılamaz. Mutlak gerçeklik zihin ile algılanamaz. Kendi çabalarınızla mutlak gerçeği bilemezsiniz, çünkü mutlak gerçek zihnin ötesindedir.
Mutlak gerçeği algılamanın yolu, sessizliğe dalmaktan geçer. Gerçek ve sessizlik tektir. Gerçeğin tadı, sessizlikte algılanır. Tekamül sayesinde göreceli gerçek atlama taşı olarak kullanılarak mutlak gerçeğe geçiş yapılabilir.
Mutlak gerçeği bulmak için tarafsız tanık modunda olmak gerekir. Gerçek tarafsızca gözlemlenmeli ve yorum yapılmamalıdır. Bu gözlemin öteki ismi meditasyondur.
Meditasyon doğru şekilde yapılırsa mutlak gerçek bulunur. O zaman öz varlığınıza erişebilirsiniz. Bu gerçek, ebedidir ve sonsuza kadar sizinledir. Sonsuzluğun içindeki gerçeğin sesine dalabilir ve onun keyfini çıkarabilirsiniz. Gerçek dışarda değil, içeridedir.
Gerçeğin keyfine vardığınızda hiçbir şeye ihtiyacınız olmadığını anlarsınız, bu da oldukça doyum verir ve tatmin edicidir. Gerçeği keşfettiğinizde her şey öz varlığınız tarafından karşılanmaya başlar.
Gerçek öz varlığın kendisidir. Gerçek, evrenin nabzıdır, evrenin nabzını duyarsınız gerçeği de duyar ve gerçek insanı olursunuz.
Gerçek insanı artık aramaz çünkü gerçeği bulmuştur.