Günler çabuk geçer. Şimdi havalar sıcak ama kışa ne kaldı ki?
Hem bu güneşli günlerde alacağınız önlemler için belki vaktiniz de olabilir.
Türkiye’deki binaları ısı yalıtımlı hale getirerek, ülkemizin toplam enerji faturasını yaklaşık yüzde 15, yakıt giderlerini yüzde 50 azaltmamız mümkün. Sadece binaların enerji verimli hale getirilmesiyle (En az C sınıfı binalar) her yıl 9-10 milyar dolar tasarruf elde etme potansiyelimiz var.
Ülkemizde mevcut bina stokunun sadece yüzde 20’si ısı yalıtımı ile ilgili mevzuatlar kapsamında bulunuyor. Geri kalan yüzde 80’lik mevcut bina stokumuza yönelik tedbirler almadan, arzulanan enerji verimliliği hedeflerine ulaşılması mümkün değil.
Yalıtım uygulamaları için mevsimsel olarak en uygun aylardayız. O nedenle hemen harekete geçilmeli.
Bankalarımız da “yeşil kredi-yeşil finansman” kapsamında vatandaşlarımıza yönelik olarak düşük faizli veya faizsiz, uzun vadeli kredi seçeneklerini oluşturarak ısı yalıtımı seferberliğini desteklemeli.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Fatih Dönmez kısa süre önce enerji verimliliğini hanelerde yaygınlaştırmak, bilinçlendirme ve farkındalık oluşturmak, yalıtımsız konutlar için uygun şartlarda kredi verilmesini sağlamak amacıyla ilgili bakanlıklarla görüşüldüğünü açıkladı.
Atılacak bu adımların ülkemizin enerji stratejisi açısından çok önemli olur. Yalıtım uygulamalarının kredi desteğinin yanı sıra, tüketiciye yönelik KDV iadesi gibi çalışmalarla devlet tarafında teşvik edilmesi de yalıtımın yaygınlaşması açısından önemli.
Gelişmiş ülkelerle mukayese edildiğinde, ülkemizde yeni yapılan bir bina 2.4 ila 5 kat daha fazla enerji tüketiyor.
Bu farkın sebebi ülkemizdeki mevzuatın gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kalması. Tüm gelişmiş ülkeler binalardaki enerji tüketimlerini azaltmak için mevzuatlarını sürekli iyileştirirken biz 2008 yılında takılıp kaldık.
Aramızdaki bu farkın kapatılması ve 2008 yılından beri iyileştirmediğimiz mevzuatlarımızın gelişmiş ülkelerin seviyesine getirilmesi için esaslı ve cesur adımları atmamız gerekir.
Öte yandan her ne kadar yetersiz olsa da mevzuatlarımızın asgari şartları tarif ettiğini unutmamalıyız. Tüketici olarak mevzuatlarımızın daha iyisini talep edebilir ve mevcut binalarımızda mevzuatlarımızın tanımladığı asgari kalınlıklardan çok daha kalın ısı yalıtımı yapabiliriz.
Yalıtım kalınlıklarının, enerji verimliliğine etkisi çok fazla olsa da kalınlık artışının uygulama maliyetine olan etkisi oldukça azdır. Yalıtım kalınlığı arttıkça sağlanacak enerji verimliliği aynı oranda artar.
Buna karşılık kalınlık artışının inşaat maliyetine etkisi oldukça azdır. Yalıtım kalınlığını iki katına çıkardığımızda toplam maliyet ikiye katlanmaz ama bu sayede ısıtma ve soğutmada tasarruf potansiyeli iki kat olur.
Isı yalıtımı uygulamaları hem ilk yatırım hem işletme maliyetlerini düşürerek kendini kısa sürede geri öder, bina ömrü boyunca tasarruf sağlamaya devam eder.
Genel olarak uygulamalarda yalıtım malzemesinin maliyetinin dışında, yalıtım kalınlığından bağımsız olarak; iskele kurulumu, elektrik, su gibi alt yapı maliyetleri, yapıştırıcı, sıva, dübel, file ve benzeri yardımcı malzeme maliyetleri, boya, dış cephe kaplaması gibi tamamlayıcı malzeme maliyetleri ve işçilik maliyetleri oluşur.
Tüm bu maliyetlerin içerisinde yalıtım malzemesinin kalınlığının arttırılmasından oluşacak ilave maliyeti uygulamadan uygulamaya değişmekle birlikte oldukça düşüktür.
Yani iskeleyi kurdurmuş, işçiyi iskeleye çıkarmış, yapıştırıcı, sıva, boya gibi malzemeleri almışken enerji verimliliğini sağlayacak yalıtım levhasını mümkün olduğunca kalın kullanmalıyız.
Artık bizim de Antalya ve İzmir gibi sıcak iklim bölgelerinde 6-8 santim, İstanbul gibi ılıman iklime sahip bölgelerde 9-10 santim, Ankara gibi soğuk olan yerlerde 10-12 santim ve Erzurum gibi çok soğuk olan yerlerde 14-15 santim kalınlıklarda yalıtım yapmamız gerekiyor.
Benzer durum pencereler için de geçerli. Pencerelerde kaplamasız klasik camlar yerine ısı ve/veya güneş kontrol kaplamalı yalıtım camlarını kullanmalıyız.
Bu arada hemcinslerimin geçmiş “Babalar Günü” kutlu olsun.