Türkiye kurtuluşu 1929 model bir formülde mi arıyor…
Malum…
Kanal İstanbul Türkiye’nin gündeminde…
Hem Kanal İstanbul’un kendisi hem de çevresinde yapılacak yatırımlar dehşetli bir şekilde tartışılıyor..
CHP, olası bir iktidarlarında buradan arsa alanlar dahil, kanalın inşasında yatırım yapacak tüm firmaların alacaklarının ödenmeyeceğini açıkça deklare etti…
Kanal bugünlerde ihaleye çıkar mı bilinmez…
Ama şu kesin bir gerçek.
AK Parti iktidarı Türkiye’de sonsuza kadar iktidar da kalacak değil…
CHP’nin başını çektiği ittifakın olası bir iktidarında gündeme gelecek olan alacak verecek meselesi sadece Kanal İstanbul ile kalmayacak gibi görünüyor…
Neden bu noktaya geldik, neden bu tartışmalar yaşanıyor…
Siyasi ve ekonomik çevrelerinde kuvvetli bir söylenti vardır(!)
Dünya patronları, ülkeler için görev dağılımı yapmış.
Türkiye’ye de hizmet sektörü düşmüş…
Tarımsal üretimden çıkmaları gerekiyormuş…
Dedik ya tevatür işte(!)
İşte bu görevlendirmeler nedeniyle Türkiye’de tarımsal alan üretiminden çıkmak üzere…
Ama hizmet sektörünün en popüler alanı olan taşımacılık sektörüne yatırım rekora gidiyor.
Oldukça pahalı otoyollar, köprüler, havayolu ve demiryolu taşımacılığına önem veriliyor, ama sadece insan ulaşımı için yatırım yapılıyor…
Yine hizmet sektörü çerçevesinde, olası bir deprem ve gecekondulaşma iddiasıyla kentsel dönüşüm çalışmaları ve inşaat sektörüne yatırım…
Son olarak 100 bin sosyal konut…
Yani hizmet sektörünü zirveye taşımak
Son işsizlik raporunda ki çarpıcı sonucun tercümesi de burada yatıyor…
O rapora göre; işsizliği en az olduğu kesim ilkokul ve ortaokul mezunları arasında..
Neden?
Çünkü inşaat sektöründe alt kademe ara eleman için eğitim Türkiye şartlarında gerekmiyor..
Bun en somut ve en büyük örneği de kanal İstanbul…
Orada da aynı durum söz konusu olacak…
Şimdi, gelelim işin püf noktasına
Türkiye neden bu yolu seçti veya neden bu yola itildi…
Model ABD’yi derinden sarsan büyük burhan sonrası ülkeyi kaostan kurtarma için bu yöntem denenmiş ve başarılı olmuş…
ABD ,1929 buhranın sonra alt yapı yatırımlarına özellikle inşaat sektörüne ağırlık vermiş..
Böylece, ortalama, ABD’linin geçim derdini halletmiş…
Toplumu teskin ettikten sonra ABD hızlı sanayi ve bilimsel çalışmalara yönelmiş ve dünya devi olma noktasına gelmiş…
Elbette bu konu bu kadar kısa bir alanda irdelenecek bir şey değil…
Ve yine bir söylenti... Bu kez yine ekonomik ve siyasi bir söylenti.
Dünya yine 1929 büyük buhranına rahmet okutacak bir ekonomik krize doğru koşar adım gidiyor…
Türkiye kapımızdaki bu soruna 1929 model bir çözüm arıyor.
Tartışılan konu bu..
Türkiye, bu ekonomik buhranı bu tartışmalarla geçirmek istiyor olabilir…
Elbette, böylesi devasa bir öngörüyü dillendirme şansımız yok…
Muhalefet, bu oyalama işine “geyik muhabbeti muhalefet” biçiminde yaklaşmak yerine dünyanın tartıştığı bu olguyu kamuoyuna anlatmayı denese daha iyi olmaz mı?
Böyle bir şey varsa kendi çözümü nedir?
İşte Türkiye’nin beklediği cevaplar bunlar…
Bunu beklemekte hakkımız…