Güle güle Bekir…
1960 yılların sonlarıydı ... 68 veya 69…
Bekir Coşkun, Ankara’da genç gazetecilik dönemimin arkadaşı... İsmail Parin, Ünal İnaç, İnan Göksel, Ali Galip Vural bir ekiptik adeta…
Lokmalarımız paylaştığımız günlerdi…
Ankara’nın Babıalisi Rüzgarlı sokağın hızlı gençleriydik. Ünal içimizde en büyüğümüzdü…
İdeallerimiz vardı. Kazandığımız 3-5 kuruşla çok şey yapacak ve Türk basınına çok şey katacaktık…
Bekir, Hür Anadolu gazetesinde İsmail ile birlikte çalışıyordu… Ben Yenigün’de…
İçimizde arabası olan tek kişi oydu. 4 kişilik arabayı hep birlikte doldurur habere giderdik…
Güzel kanun çalardı Bekir… Kimi zaman kanunu ile para kazanırdı; yarı profesyonel bile sayılabilirdi.
Arada sırada Hasan Karakaya’da katılırdı aramıza…
Bekir sonraları Ankara’da Günaydın’da çalışmaya başladı… 9. KÖY başlığı altındaki yazıları dehşetliydi...
Dili keskin ama espriliydi… Tebessüm ettirerek düşünmeyi belletti insanlara..
Yıllar sonra Hürriyet’te yine yollarımız kesişti...
Ama o Ankara’da ben İstanbul’daydım artık...
Yıllar ne çabuk geçti daha dün gencecik heyecanlı delikanlılardık…
Bugün olgunluk yaşını (!) geçmiş sözde tecrübeli insanlar olduk…
Sözde tecrübeliydik, teknolojik gelişmeye ve değişmeye ayak uydurabildik ama Türkiye’nin hızlı değişimini hızlı gelişime çevirmek için çabalayıp zaman kaybettik…
Yorgun düştük… Kimilerimiz erken veda etti…
Önce Ünal’ı uğurladık… Sonra Ali’yi… Hasan talihsizce ayrıldı aramızdan… İsmail Trakya’da bir yerlerde... İnan, sosyal medyadan takip edebildiğim kadarıyla torun büyütüyor…
Basın tecrübe yerine, sisteme uyanlara açık olunca tek tek elendik…
Hepsi bir iz bıraktı gitti…
Güle Güle Bekir... Eski arkadaşım... Ruhun Şad olsun…