Türkiye’de bir rapor yüzünden kıyamet kopuyor..
Kimileri “ihtilalin ayak sesleri duyuluyor, ABD Türkiye’de darbe hazırlığında” diyor…
Kimleri ABD Türkiye’yi orta ve Uzakdoğu’da kendine yeniden ortak yapmaya hazırlanıyor diye yorumluyor..
Yani aynı metin ama farklı okumalar var.
Peki bu kıyamet raporunu kim yazdı… İşte o nokta çok ilginç
ABD’nin derin devletinin adı mı RAND Corporation …
Kimileri öyle diyor. Hakları da yok değil. RAND Corporation bir rapor hazırlıyor, raporda bazı tespitler yer alıyor ve bazı öneriler de bulunuluyor.
Her ne kadar RAND Corporation yöneticileri “Biz sadece öneriler de bulunuruz” deselerde Pentagon’da CİA’da sadece bu önerileri uygulamaya sokuyor.
Yani RAND Corporation CIA ve Pentagon’un üst aklı, iddiaya göre Beyaz Saray’ı da o örgüt yönlendiriyor.
Çünkü bu raporlarda bazen Beyaz Saray sakinine de bazı tavsiyelerde bulunuluyor ve başkanda bu tavsiyeleri birebir yerine getiriyor.
Bu da doğal olarak; ABD’nin asıl patronları RAND Corporation’în yöneticileri mi diye soruluyor…
Bu sözde STK’nın (Sivil Toplum Kuruluşu) inanç dünyasında yeri nedir diye baktığınızda pek renk vermiyor, ama hazırlanan raporların İsrail’i korumaya yönelik olduğu da gözden kaçmıyor.
Yani Evangelist bir yaklaşım içinde oldukları söylenebilir. Biraz hafızasını yoklayanlar, “Türkiye’nin siyasal sistemine biraz İslam şırıngalanmalı” fikrinin yine bu örgütün önerilerden biri olduğunu anımsayacaklardır…
Şöyle bir hatırlayınız, 1980 sonrası gelen iktidarları…
Türkiye’nin en laik liderlerinden biri olduğu söylenen Ecevit’in bile bir Gülen hayranı olduğunu unutmayın…
CHP sadece Ecevit döneminde zirve yapabilmişti… Bu da o dönem Ecevit’in Gülen’in desteğini aldı mı sorusunu akla getirmiyor mu?
Yine hatırlayın Gülen’in yurt dışında yeni bir okul açtığında Ecevit ne demişti; Bana yine çok kızacaklar ama bu okulların açılmasını destekliyorum…
Elbette bu cümleyi istediğiniz anlamda okuyabilirsiniz, ama sonuç olarak Gülen yurt dışı okulları o ülkelerde “Gülen tarzı İslamiyet”i aşılamak olduğunu gözden kaçıramazsınız..
Son rapor elbette Türkiye’de çok hararetli tartışılıyor…
Raporun yayınlanmasıyla birlikte AK Partiye yakın septik çevreler “ABD yine bir ihtilal hazırlığı yapıyor” korkusunu yaşamaya, hatta önlem almaya bile başladılar.
Raporda askerin darbe yapacağına dair herhangi bir kayıt yok, ama gönderme yaptığı deyimler korkunun temelini oluşturuyor.
Raporda TSK içindeki orda düzey subayların rahatsızlığı anlatılıyor, bu da 1960’daki Albaylar cuntasının yaptığı silahlı ve kanlı darbeyi çağrıştırıyor.
Bir başka hatırlattığı cümle ise Cumhuriyet’te yer alan “Genç subaylar rahatsız” başlıklı “darbe korkusu fırtınası”nı akla getiriyor.
Elbette bu noktada bir başka önemli göndermede Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar için kullanılan ifade; Rapor “en dikkat edilmesi ve mutlaka ilişki kurulması gereken lider”olarak Akar’ı gösterdiği kayda geçiyor..
Yine yakın tarih okuyucuları 1960 öncesi Erdelhun Paşa sendromunu hatırlayacaklardır..
Bir başka ilginç nokta ise bu raporu okuma biçimi.
AK Partiye yakın iyimser kalemşörler. rapordan çıkan sonucun ABD’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mecbur olduğunun altını çizdiğini söylüyor..
Kimi tarih okuyucuları “darbe çağrıları yapıyor” diye yorumluyor…
Muhalefet ise “Bu iktidara bir uyarı. Ortalığı karıştırmak istiyorlar” diye okuyor…
Kimi orta yolcular ise “ABD yeniden Türkiye’yi kazanmak için manevra yapıyor” yorumunu yapıyor.
Görünen o ki; herkes aynı metni okuyor ayrı ayrı anlam çıkarıyor…
Oysa, sokaktaki adamın o raporu hiç okumadan yorumu daha net: Ben sandıkta ne yapacağımı iyi bilirim. Kim haklı kim haksız onu seçimlerde ben belirlerim. Benim aklımı kimse karıştıramaz. Benim kıstasım çarşı-pazar, hastane-doktor, doğalgaz-kömürdür…Ben seçim vicdanımı cüzdanıma göre ayarlarım…Ben seçimimi doğru yaparım, ama birileri elektriğimi kesmesin ve ABD sandıktaki elini çeksin…
Son tahlil ise ilginç olabilir… Türkiye gerçeği bu mu sorusunu sormak gerekiyor.
Referandumunda, seçiminde sonucu o rapora göre mi belirlenecek.
Unutmayalım her ne kadar seçmen itiraz etse Türk halkı kolay manipüle edilen bir millettir…
Sandık öyle söylüyor…