Ben biraz kendimin özel hallerinden bahsedeceğim bu yazımda. Benim televizyonumda daima haber kanalları açıktır. Çocuklarım ninni yerine neredeyse haber gelişmeleriyle büyüdüler desem abartmış olurum. Ama onlar da bu hallerimden yeterince nasiplendiler bu kesin ve net. Bilmiyorum neden ama müzik kanallarını açmak beni tedirgin eder hep. Suçluluk duygusu kaplar içimi…
Aranızda ki doktor okuyucularım buna bir yorum yaparlar diye de ümit ediyorum. Etrafımda sıkıntılı bir durum varsa ben kendi dünyama çekilemiyorum nedense. Bunu başaramamaksa beni çok hırpalıyor kuşkusuz. İnsanların üzgün iken yaptıkları hiç bir şeyi ben üzgün olduğumda yapamıyorum mesela…
Benim elimde kadeh görürseniz bilin ki ben mutluyum… Benim elimde tütün görürseniz bilin ki keyfime diyecek yok… Bilmiyorum ama bendeki durum tamda bu. Üzgün olduğumda yemek yemek de bıçak gibi kesiliyor istemeden. Oysaki etrafımdaki insanların çoğu efkar, üzüntü dağıtmak için benim yapamadığım ne varsa onları yaparak rahatlamaya çalışıyorlar. Ben hırsımı alana kadar yürüyorum. Ben hırsımı alana kadar ev işi yapıyorum. Düzen ve simetri takıntılarım tavan yapıyor. Ha bir de ben kendi kendime çok konuşurum. Duysanız zannedersiniz ki karşımda konuklar var onlara hitap ediyorum… Etrafımı hiç de tınlamadan…
Çok da tahmin edildiği gibi değilim galiba. Mesela babam bana “Leyla” demez. “Gostagam”der kendimi bildim bileli. Diğer adımı sizinle paylaşmış oldum böylece. Ben “GOSTAGA” Gostaga: Cırcır böceği demekmiş. O yüzden konuşmadığım, suskun olduğum zaman etrafımdakiler endişelenir. Ha bir de ben direksiyonda müziği sonuna kadar açar arabamı zıplata zıplata vınlarım… Kimseyi umursamadan… Benim fedakar kişilikte dipleri yaşamışlıklarım çok olmuştur. Anne olduktan sonra duygularım, acıma hissim o kadar canımı acıtır oldu ki…
Bu aralar bu halimle baş edemiyorum. İçimdeki sızı beni delirtiyor. BAĞIRSAM! Öyle bir bağırsam ki milyonlar aynı anda susup beni dinlesinler istiyorum! Bağıra bağıra her birinin gözünün içine teker teker bakarak söylemek istiyorum; Hadi en güzel giysilerimizi giyip sokaklara çıkalım, Mutluluğumuz birbirimizi çok beslesin yeniden doğalım! Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için çalışalım. Caddelerde oluk oluk akıp mutluluk çığlıkları atalım, Hükmünü yitiren insanlık duygularımı yeşertmeyi başarıyoruz demeyi, Tiril tiril ketenlerimizi, uçuşan elbiselerimizi renkli boncuklarımızı takıp, en kıymetli şişelerimizi mahsenlerden çıkarıp “ŞEREFİMİZE ULAN!” diyebilmeyi hayal ediyorum..
Çünkü bugünlerde kan kokusundan yemeden içmeden kesildim! İçerden gelen müzik beni duraksattı bir an. Yazmayı bırakıp, yazamayacağım duygular hissetmeye başladım. Bazı duyguların hissi öyle farklıdır ki hiç bir kelime yetmez anlatmaya.. İste bu türden duygular kapladı ruhumu. Gözlerim nemli, yüzümde tuhaf bir tebessüm, kulağımda; “Sen üzülme canımın içi iki gözüm sakın küsme, Sen üzülme gülüm incinme, Bana bırak bütün kederleri, Haklıydın suç benimdi….” Evet TARKAN söylüyor onun muhteşem yorumu bir an kopardı beni kağıttan kalemden… Yeter artık “ŞEREFE” demek istiyorum…
Mutlu Kalın