40 yaş doygunluğu mu? 40 yaş olgunluğu mu? 40 yaş tecrübesi mi? Ya da, hepsi birden mi desem… Hayatın büyük resmini görüp fark edilebilecek kadar bilge ve olgun, hala eyleme geçebilecek kadar genç olduğumuz 40 yaş…

Yaşamın manası, yaşamın hissettirdikleri hiç de yirmili yaşlarda olduğu gibi değil.. Çok, ama çok daha anlamlı, kıvamında hissediyor insan her şeyi… Formül ne olmalı denirse, buldum kendimce. Çevremi gözlemleyerek. 40 yaş ruhu, 30 yaş bedeni ile yaşamak…

İlişkilere baktığımızda, dışarıdan uyumsuz görünen (neye, kime karşı tartışılır) birçok beraberliklere daha anlayışlı bakmayı öğreniyor insan.. Artık, boyuna posuna, kaşına gözüne, eğitimli eğitimsiz oluşuna, paralı parasız oluşlarına göre de eşleştirmiyor birçok insan birbirini. İnsanın ruhunda neyin eksik neyin tam olduğunu karşısındaki asla bilemiyor.. Söylemediği sürece. Bu yüzden söylenebilen tek cümle var. ’’Yaşanılanların içinde mutlaka haklı olduğu bir şeyler vardır’’..

‘’Erkek yeterince özgüvenli değilse, kadının yanında kendini eksik hissediyorsa, kendini daha iyi hissedeceği kadına gidiyor’’ diyor psikologlar. Adam pofpoflanmayı istiyor..Yapacak bir şey yok. Erkeğin bir kadına yaklaşımındaki ilk faktör ,kadının fiziksel özellikleri..Erkek, kadının fiziksel özelliklerine hızla yaklaşıp, bir süre sonra aradığını bulamayınca, aynı hız ile ilgisi kesiliyor.. Erkek ve kadının, bilinçaltı ve duygusal yapısının, aşkın oluşması için çok önemli olduğunu fark edebiliyoruz artık diye düşünüyorum. Kadınlardan farklı olarak erkekler, karşı cinse neden geldiğini çok da bilmezlermiş aslında. Ama hissederlermiş...

Daha farkında hissedişlere diyelim… Bazı insanlar var ki, aşık olsalar bile birine odaklı yaşayamıyorlar. Kadınların çivisini de erkeklerin bu halleri gevşetti gibi. Ne dersiniz?. İlla erkeklere kaybetme korkusunu, aldatma korkusunu mu hissettirtmek lazım (!) o da ayrı bir husus..

Aslında erkek kendini ne sanıyor anlamış değiliz.. Bilinç düzeyi yüksek olan kişilerin ilişkilerinde, direksiyon adamın elinde gibi görünüyor. Direksiyonun, adamın elinde olduğu ilişkilerdeki kadınların davranışlarının birebir aynı olduğunu görüyorum. Bu kadınların en büyük hataları, ilişkiyi gözünde çok büyütüyor. Oysaki günlük hayatına odaklı yaşayıp gitse, adamın bir yere gideceği yok. Adam aradı, aramadı, özel gün, hafta sonu neden benimle değil gibi sorgulamaları merkezi yapıyorsa, baştan kaybetmiş demektir. Neyi kaybediyor biliyor musunuz (?), diğer güzelliklerden alacağı tüm keyifleri .. Kendini sevmeyen, kendine değer vermeyen hiç kimse, karşısındakinden de değer görmeyi beklememelidir…

Giden gitsin. Bırakın. Gitmek isteyip de bocalıyorsa, siz yollayın.. Öyle yollayın ki geri dönmeye niyetlenirse, yol onu yorsun(!)… Aklı başına geldiğinde, sakın kapıyı aralayıp onu ödüllendirmeyin…Her şeyi arapsaçına çevirmenin kimseye faydası yok bence.. Çok yakın bir kız arkadaşım yazmamı, daha doğrusu sormamı istedi. Siz erkekler, hayatı beraber paylaşıp, omuz omuza beraber yürüyebileceğiniz, size destek olan, hayatınızı paylaşacak kadını mı arıyorsunuz (?) yoksa, sizin erkeklik egonuza bol bol alan açacak, şov yapmanıza izin verecek, almaya ve kontrolünüze amade kadın mı arıyorsunuz (?). Lütfen karar veriniz. Biz kadınların kafası karıştı diyor akıllı kadınlar.. Akıllı kadın her ikisi de olabilir..

Ne istediğiniz merak ediliyor.. Seksi, beğeniyi,sevgiyi ya besleyip sürdürüyorsunuz , beslemezseniz de kuruyup yok oluyor.. Beslemeyi ihmal ettiğiniz her aşk, her sevgi, ölmeye mahkum evinizin içinde…

Unutmayalım ki yaydığımız duyguları etrafımız olduğu gibi alıyor. Çok inanıyorum ki yaşanan ilişkiler sözle değil davranışlarla var oluyor. Yada yok oluyor.. Karar yine bizlere kaldı.. Karşılıksız dahi olsa ,sevginin gücü o kadar büyük ki gönlüne söz geçiremez insan.. Dizelerde olduğu gibi ’' Gönülsüz unutmasını istedim gönlümden! Gönülsüz olunca olmadı be’’…

Mutlu Kalın..